Yangında neden felaketi yaşadık? (2)
Pazar günkü yazımda orman yangınlarından çıkarmamız gereken dersleri yazmaya başlamış, yazının devamını bugüne bırakmıştım. O yazıda açıklamasını yaptığım dört başlığa ilave yaparak kaldığımız yerden şöyle devam edelim…
5. Yerel yönetimlerle iş birliği yapmama
Pandemiyle mücadele sürecine dair yazılarımda defalarca kaleme aldığım gibi, belediyeler düşman olarak görülür ve iş birliğinden kaçınılırsa, olan vatandaşa olur; hizmet aksar veya verilemez. Yangında da aynı şeyler yaşandı.
Yangın bölgesinde vali tarafından düzenlenen kriz toplantılarına, bölge belediye başkanı CHP''den olduğu için çağrılmadı. AKP''li ilçe belediye başkanı, CHP''li il belediye başkanınca gönderilen otobüsleri kullanmayı reddetti. Böyle bir tutumun ise, kimseye faydası olmadığı gibi, bölge halkına elbet zararı oldu.
6. Şeffaflığın olmaması / Bilgilendirme eksikliği
Cumhurbaşkanı, "Türk Hava Kurumu''nun uçakları varmış falan da… Uçak falan yok. Bunlar duymaz uydurur, uyduruyorlar" diyerek, muhalefetle mücadeleyi, yangınla mücadeleye tercih etti ama uydu görüntülerinde Türk Hava Kurumu''na ait yangın uçakların açıkta bekletildiği görüldü. Devlet yetkililerinin tutarsız açıklamalarına maruz kalan vatandaş doğru bilgiyi yetkili kimselerden alamadı.
Öyle ki, uçak sayımızı "beş/altı taneye çıkarıyoruz" diyen Cumhurbaşkanı dahi, belli ki kaç uçağımız olduğundan bihaberdi.
Bu yetmezmiş gibi, bir de Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), "medyamızın sorumluluk bilinci içinde duyarlılıkla hareket etmesi" gerektiğini buyuran ve aksi halde "en ağır müeyyidelerin kaçınılmaz hale geleceğini" vurgulayan bir uyarı açıklaması yaptı.
Resmî kuruluşlardan ve TV kanallarından edinmek istediği bilgiye ulaşamayan, soluğu sosyal medyada aldı ve kaçınılmaz bir şekilde bilgi kirliliği türedi. Oysa bilgi kirliliği ile mücadelenin başlıca yolu, resmî kaynakların doğru, düzenli ve belgeli bilgilendirme yapmasıdır.
Kriz zamanlarında bilgi hem yapıcı hem yıkıcı anlamda kritik rol oynar. Yapıcı etki ise ancak şeffaflıkla sağlanabilir.
7. Partinin başarısının devlet yönetiminin üstünde tutulması
Yukarıda ele alınan iki başlıkla ilişkili olan bu başlıkta şu net olarak söylenebilir: İktidar için partiyi başarılı göstermek, her şeyden önemli. Bu sebeple, partizan yönetim anlayışıyla muhalif belediyelerin başında olduğu yerel yönetimlerle iş birliğinden de halkı doğru bilgilendirmekten de kaçınıldı. Başka ülkelerden yardım istemenin itibar kaybı doğuracağı kaygısı ile geciken yardım talebi yüzünden dahi, yangınla mücadelede zaman kaybedildi.
Başarı addedilebilecek şeyleri sahiplenme, başarısızlıkları da örtbas etme eğilimi her geçen gün artışta.
Bu sebepledir ki, Cumhurbaşkanı katıldığı televizyon programında yangınlar nedeniyle ölen hayvanlardan bahsederken, yalnızca sahipli çiftlik hayvanlarını zikrediyor. Çünkü önümüzdeki seçimlerde sahipli hayvanların sahibi oy verecek, orman hayvanları değil.
8. Liyakatsizlik/ İş bilmez kimselere görev verilmesi
Türkiye, bugün, ihtiyaçlar ve liyakat gözetilerek değil, Cumhurbaşkanı''nın kendi inisiyatifiyle atadığı ve sorumlulukları Cumhurbaşkanına karşı olan bakanlar ve bu bakanlarla birlikte göreve getirilen devlet düsturu görmemiş bakan yardımcıları tarafından yönetiliyor. Devletin her kademesinde liyakatsizlik had safhada.
Kurumlar işlevsizleştirilip, yönetim şahsileştirilince, liyakatsizliğin olumsuz sonuçları çok daha görünür oluyor.
9. Sorumluluktan kaçınma / Hesap vermeyeceğini bilme keyfiyeti
Yaşadığımız felaketin büyümesine sebep olan başlıca etkenlerden biri, felaketten sorumlu olması gerekenleri gösterecek, bu kişilerin hesap vermesini sağlayacak bir denetim mekanizmasının bulunmuyor olmasının yol açtığı aymazlık.
Belediyeler, Türk Hava Kurumu, yardım çağrısı yapan sanatçılar, vatandaşlar sorumlu veya suçlu gösteriliyor ama bir tek "güçlü bir yönetim" diyerek tüm yetkileri tek merkezde toplayan sistemi kuran iktidar, sorumluluk üstlenmiyor.
Oysa, Türk Hava Kurumu (THK) uçaklarının ihale dışı kalmasına neden olan düzenleme, bu yangınlarda sorumluların kim olduğuna ışık tutuyor.
Öte yandan, yirmi yıllık iktidarlığın sonunda, THK yönetimini beceriksizlikle suçlayanlar, o halde neden benzer başka bir kurum bünyesinde uçak filosu kurulmadığının açıklamasını dahi yapmaktan kaçınıyor.
***
Bu yıl, Türkiye''de yanan ormanlık alan 160 bin hektar ve bu miktar 2008 ile 2020 yılları arasında yanan alanların dört katı büyüklüğünde. Önümüzde ise, yangın riskinin arttığı, büyük yıkımlara neden olacak sellerin, gıda krizlerinin beklendiği yıllar var. Eğer bunlara karşı önlemlerin alınmadığı, uzun vadeli stratejilerden yoksun bu yönetim anlayışı sürdürülürse, iklim krizinin getireceği bu olumsuzluklar Türkiye''yi had safhada zarara uğratacak.