Yazık oluyor yarınlara!..
O gençlerin önemli bir kısmı tutuklu.
Oysa onlar, Anayasal haklarını kullanmak…
Sıkıntılarını paylaşmak…
Taleplerini dile getirmek için yürüyüş haklarını kullanmak istediler…
*
Gördük…
İzledik…
Çok da keyifliydiler…
Oyunlar oynadılar…
Şınavlar çektiler…
Sokaklarda şarkılar türküler söylediler ve niye sokaklarda olduklarını anlatmanın derdindeydiler.
*
Onların karşılarındaki üniformalılar, belki de birçoklarının akrabası…
Komşusu…
Hatta arkadaşı…
Köylüsü, memleketlisi idiler ya, onlar da tomaların fıskiyeli sularına göğüs geren gençlere, akşamın soğuk ortamında tazyikli su sıktılar.
Biber gazı sıktılar…
Cop vurdular, ama o çocuklar sadece kendi dertlerini ve haklarını dile getirmek istiyorlardı ya tutuklandılar.
*
Yürümekle yolların aşınmayacağı bilindiği halde, yollar aşınmadı belki, ama çocuklar da polisler de sahiden çok aşındı, çok yıprandılar.
Onların her birine o kadar çok içim acıdı ki anlatamam!
*
Yalnız gençlerimize değil, aynı zamanda yirmi dört saate yakın teyakkuzda bulunan polislerin yılgınlıklarına…
Yorgunluklarına da içim acıdı benim.
Sadece kendi demokratik taleplerini kamuoyu ile paylaşmak isteyen, seslerini iktidara duyurmak isteyen öğrencilerin yedikleri coplara içim acıdı.
O gençlerin yere yatırılmış vaziyette ayaklarına basılarak, bileklerine ters kelepçe takmalarına içim acıdı!
Yerde yatıyor oldukları halde acımasızca araçlara istiflenerek bindirilen çocukların ciğerleri yanan analarına içim acıdı.
Çünkü onlar bizim çocuklarımız.
Evlatlarımız…
Ve ülkenin gelecekleri öğrencilerimiz derslerinden oldular…
Sınavlarından oldular…
Belki de geleceklerinden olacaklar!
*
Ne oldu şimdi, kim kazandı?
Polisler mi?
Polislere talimatları verenler mi?
Talimatları verenlere emirleri verenler mi kazandı?
İnanın kazanan yok… olmadı.
Kaybeden ise o kadar çok ki!
İktidar bile bu yaptıklarının karşısında milletin nezdinde kaybetti maalesef.
*
O çocukların keyfi olarak sokaklara çıkıp -eskilerin deyimiyle- “Anarşik eylemler” yapmak gibi bir niyetleri olmadıkları açıkça görülüyordu zaten.
Onlar, dertlerini…
Dileklerini…
Sorunlarını iktidara duyurmak istiyorlardı hepsi bu!
Ne var bunda?
Talep var…
İstek var…
Anlayış var…
Bekleme var…
*
Ne yoktu peki?
O gençleri anlamak yoktu.
Onları dinlemek yoktu…
Haklı taleplerini karşılamak yoktu.
*
Bizim ülkemizde büyükler hep “Küçükler kendilerini dinlesin” isterler.
Evde…
Okulda…
İş yerinde…
Sokakta.
Oysa gençlerin de konuşup büyüklerin dinleyeceği ve gençlerden öğrenecekleri, hiçbir şey yokmuş gibi onları yok sayıyoruz.
*
İnanın var.
Hem de biz büyüklerin o çocuklarımızdan öğreneceğimiz o kadar çok şeyler var ki anlatamam.
*
*
Olmuyor işte. Olamıyor!
Gençlerle iletişim kuramıyoruz, sadece dediğimizi yapsınlar istiyor, o çocukları büyük olmanın kompleksli davranışlarımıza kurban veriyoruz.
*
Lütfen…
Biraz daha hoşgörü…
Biraz daha tolerans.
Çünkü o çocukların hiçbiri bu ülkeni düşmanı değil…
Bu ülkenin bugünleri ve yarınları.
Ve inanın bana, yazık oluyor yarınlara…
Zaman bize gerçeği gösterecek
Buna millet de ‘Evet’ derse!..
Yazık oluyor yarınlara!..
Ben bir garip Fenerbahçeliyim!
İlim ile… bilim ile… dua ile…
Bugünlerden yarınlara ayna tutuluyor
Ömer Hayyam 1000 sene önceden bugüne ne de güzel şeyler söylemiş
Elbette bu da geçecek de…
Ne eski baharlar Ne onun yağmurları kaldı, Helal olsun bize!..
Özgür Özel’le ilgili yanılmışım!..









