Yoksulluğun sıradanlaşması

Siyasetin ve ekonominin temel konusu insandır. Siyasal ideolojilerin taraftarlarına telkin ettiği, taraftarlarının da bunu, toplumun diğer kesimlerine anlattığı, propaganda hikayelerin tamamında benzer kavramlar vardır. Refah, gelir adaleti, yaşam kalitesinin artırılması gibi hemen herkesin kabul etmesi beklenen bu kavramlar, siyaset-toplum ilişkisini belirler. Dolayısı ile “Sizi yoksullaştıracağız” diyen siyaset ve ideoloji yoktur. Ayın şekilde yoksullaştırma iddiasında olan bir iktisat felsefesi de yoktur.

İster liberal ister sosyalist ve isterse muhafazakâr olsun, herkes, iktidara geldiğinde hedef kitlelere toplumun refah seviyesini artıracağı iddiasında bulunur. Türkiye’de uzun zamandır iktidarı elinde tutan AKP’de aynısını söyledi ve söylüyor ama uygulamaları bunun tam tersi ile sonuçlandı.

Neden böyle oldu, sorusunun derinlemesine incelemesi yapılabilir elbette. Lakin bizim kısaca söyleyeceklerimiz kısaca şudur:

  1. Uzun süren iktidar süreci, rehavet yarattı. İş başına gelen iktidarlar, yeni olmanın heyecanını bir müddet sonra ister istemez unutur. Başlangıçta, kurulan büyük hayaller, zaman içinde kendi doğası gereği, iktidarları kontrolü altına alır. Şimdi şu an AKP iktidarı, kendi sarmalı içinde dönüp duruyor. Saray-toplum, toplum -AKP siyaseti arasında başlangıçta kurulu olan bağ, artık eskisi gibi değil. Saray, sokağın psikolojisinden (halet-i ruhiyesinden) habersiz. Saray kendi dünyasında, toplum kendi dünyasında. Herkes kendi evreninde yaşıyor.
  2. AKP iktidarları, giriş rotasını kayıp etti. 2002’lerden 2010’lara kadar, AK Partililer geleneksel ideolojinin evrenindeydi. Türkiye’ye oradan bakıyordu. AB ile ilişkiler kuruyor, ekonomi de liberal söylemler geliştiriyordu. Sonra gittikçe farklılaşmaya başladı. Önce kendi sermaye sınıfını yaratma peşine düştü. Bu bir çeşit, devlet eliyle partili taraftarlarını zenginleştirme eylemiydi. Devletin imkânlarının taraftarlara aktarılabilmesi için, ihale kanunları, onlarca kere değiştirilerek, istenen kıvama getirilinceye kadar sürdü. Sonunda, AKP iktidarları, gerçekten de kendi zengin sınıfını yarattı, amacına ulaştı. Sahici bir kaymak tabaka yarattı. Halbuki, gelir dağılımı mümkün olduğu ölçüde dengelemesi ve yoksulu, dar gelirliyi belirli bir düzeye çekmesi gerekiyordu. Yani eğer yaratabildiyse, yarattığı refahı, dengeleyici bir şekilde dağıtması lazımdı. Öyle yapmadı. Yarattığı zengin sınıfını her iktidar döneminde daha da şişirirken, yoksullaştırdığı kitlelere, sosyal yardım stratejisini uyguladı. Lakin olması gereken bu değildi. Ülke herkesindi ve herkes sahibi olduğu ülkenin nimetlerinde gücü oranında yararlanıp, kendi ekonomisini büyütmeliydi. Bu kesinlikle olmadı.
  3. Dünyada sıcak para dolaşımı vardı. Türkiye bunu akıllıca kullanamadı. AKP ilk iki iktidar döneminde dünyada dolaşıma giren sıcak para Türkiye’ye de aktı. Ancak iktidar bu parayı, refah toplumu yaratmak için kullanmadı. Büyük sanayi hamleleri için de kullanmadı. Türkiye’yi hazır para bulmuşken küçük bir Çin yapmak için de kullanmadı. Üstelik yaptığı büyük havaalanları, oto yol inşaatları, koca koca şehir hastaneleri için şirketlere buldurduğu yabancı paranın ödemesini misliyle milletin sırtına yükledi. Halbuki Türkiye, teknoloji üretiminde büyük hamleler yapabilirdi. Hamle yerine gerilemeyi tercih etti. Vietnam bile Türkiye’yi geçti.
  4. Dış politikada yapılan büyük hataların masrafını millet ödemekte ve halen daha ödüyor. Mısırla gereksiz kavganın mali yükü Türkiye’ye dolayısı ile hepimize kesildi. Libya da öyle. Keza Suriye’de yapılan hatanın bedelini hem göçmenlere yapılan harcamalara ve hem de Suriye’de yaptırdığımız onlarca okul, hastane, yol vb. alt yapılara ödedik. SMO’nun maaşları hepimizin cebinden çıkıyor. Suriye’deki siyasi kayıplarımız hariç.

Geldiğimiz noktada ekonomisi bir türlü düzeltilemeyen, siyasi bunalımlara sokulan, hukuk düzeni güven vermeyen, eğitim düzeni karma karışık, halkının yarıdan fazlası yoksulluk sınırının altında hayata tutunmak zorunda bırakılan bir Türkiye manzarası ile karşı karşıyayız.

25 yıllık tek parti iktidarı sürecinde, bilgi teknolojilerinde istenilen büyümeyi gösteremedik. Sanayide de büyümedik. İmalat sanayinde ham madde üretiminde sınıf atlayamadık. Yapay zekâ, yazılım, cip gibi geleceğin teknolojilerine de beklenen yatırımı yapmadık. Tarım ülkesi olmamıza rağmen tarım da bile geriledik. Haliyle bu eksiklerin üstesinden gelecek eğitim düzenini de kuramadık.

Ne yaptık peki?

İnşaatta büyüdük. Turizmde büyüdük. Şehir hastanelerinde büyüdük. Oto yollar yaptık büyüdük ama, borcu bir türlü bitmiyor. Ve enflasyonumuz yüksek, Pazar perişan. Kısaca yoksulluğu kurumsallaştırmış durumdayız.

Yazarın Diğer Yazıları