Türkiye kuşatıldı!

Dış politikada da iç politikada da işler iyi değil. Türkiye dört bir taraftan kuşatılmış durumda. İktidardakiler sadece kendilerini düşünüyor.

Doğu Akdeniz’de güya bir “Mavi Vatanımız” vardı. Ne oldu? Kıbrıs Rum yönetimi İsrail, ABD, BAE, Katar gibi ülkelerin desteği ile yeni bir evreye geçti. Türkiye en şaşında “Navteks” ilan ederek arama tarama gemileriyle etkili olduğu dönemi geride bıraktı.

ABD’nin Yunanistan’da tam Türkiye’nin karşısında konumlandırdığı üsler nedeniyle Ege’nin karşı kıyısında süper gücün varlığı ortaya çıktı. Bunlar oluncaya kadar adalar bölgesinde 20’den fazla ada ve adacık Yunanlıların işgaline uğradı ve Türkiye’yi yönetenler sessiz kaldı.

Suriye’de ise yine ABD’nin desteğinde, PKK’nın isim değiştiren kolu otonom özerk bir bölge olma yolunda epey mesafe aldı. Teröristbaşı Öcalan’ın yanında büyüyüp işi öğrenen Mazlum Abdi ve ekibi, yine ABD’nin kendisine verdiği bir helikopterle Esat’ı devirip yerine geçen Golani ile el sıkıştı.

AKP iktidarında ABD desteği ile ikinci bir Kürt özerk bölgesi kurulmak üzere. Birincisini Türkiye’ye inşa ettirdiler. “İyi komşuluk” bağlamında, hastaneleri, okulları, kamu binalarını Türkiye yaptı.

Suriye’de kurmak üzere oldukları yeni özerklik için, bürokratik düzeyde görüşmeler sürüyor. Geçtiğimiz günlerde Netenyahu’nun ABD başkanıyla yaptığı görüşme kamuoyu önünde bir anlaşmayla sonuçlandı. Trump, Netenyahu’ya güvence verdi. Kendisine güvenmesini istedi ve dedi ki: “Erdoğan adında bir adamla harika ilişkilerim var. Adını duydunuz mu? Onu seviyorum, o da beni seviyor. Hiç sorun yaşamadık ve çok şey atlattık. Geçmişte bazı sorunlarımız oldu ama orada bir papazımız vardı. (Rahip Brunson) Onu nasıl geri aldık.”

Bu görüşmeden önce T4 diye anılan Türkiye’nin Hama yakınlarında kurmaya çalıştığı üs İsrail tarafından bombalandı. Türk mühendisler şehit edildi. Ancak kamuoyunda dillendirilmedi. Çünkü iktidarın yapılanlara karşı kayıtsız kaldığının bilinmesi istenmedi.

İsrail, Türkiye’nin Suriye’de güçlenmesini istemiyor. Bunu yaparken de kendisi Golan Tepelerini işgal ediyor. Dürzi bölgesinde kendine yakın yönetim oluşturmağa çalışıyor. Eş zamanlı olarak, Kıbrıs Rum yönetimini Türk devletleri sırasıyla tanıyıp elçilik açıyor.

Yani?

Yani Türkiye Orta Doğu’da çerçeveye alınıyor. Dedeağaç’ta ABD, Kuzey Suriye’de ABD, Dürzi bölgesinde İsrail. Bunun da ötesinde Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri, bu koroya katılarak Türkiye’nin milli çıkarlarının tam karşısında konumlanıyor. Ancak, aynı Arap ülkeleri ve sermayesi bir taraftan da Türkiye’deki önemli büyük şirketleri tek tek satın alıyor.

Siyasi kıskacın devamı, ekonomik ve ticari kıskaca doğru hızla ilerliyor.

Daha kötüsü de var.

Türkiye, ülkenin geleceğini ipotek altına alacak “İklim anlaşmasına” imza atmaya hazırlanıyor. Meclisten geçecek ve karbon krizi ile ekonomi bitirilecek. Karbon salıyor diye pek çok şeyi üretemeyeceğiz. Arabalarımızı bile kullanmakta zorlanabiliriz.

Bir önemli büyük sorunumuz ise, göçmen meselesinin devam edeceği. İktidar ve ortakları Türkiye’yi yeni göç dalgasıyla dolduracak, izinlere müsaade edecek eylemlerde bulunuyor. Tüm bu gelişmeleri bir arada toplarsanız, gelecek 50 yıl içinde ortada bugünkü Türkiye yerine başka bir Türkiye olacağını anlamamak için çok aptal olmamız lazım.

İsteyen buna yeni Sevr diyebilir.

Yeniden Suriye-İsrail-ABD ilişkilerine dönersek, Trump’a göre Türkiye’yi ikna etmek kolay olacak. Hatırlattığına göre, “İzmir’de bir kilisede görev yapan Brunson, PKK ile ilişkisi iddiasıyla tutuklu yargılanmış, dava sonunda 3 yıl 1 ay hapse mahkûm olmuştu. Bunun üzerin Trump “Barış Pınar’ı harekâtı” sırasında Bir mektup yazmış ve demişti ki: "Sayın Cumhurbaşkanı, gelin iyi bir anlaşma yapalım! Binlerce kişinin öldürülmesinden sorumlu tutulmak istemezsiniz ve biz de Türk ekonomisini mahvetmekten sorumlu olmak istemeyiz ama bunu yaparız. Size bunun bir örneğini Pastör Brunson olayında yaşatmıştım” şeklinde onur kırıcı bir mektup yazmıştı. Daha sonra yazdığı bu mektubu, kendi makam odasında çerçeveletip duvara asmıştı.

Şimdi yanında oturan Netenyahu’ya “mantıklı ol” dedikten sonra hem bu olayı hatırlatıyor ve hem “Ben onu çok severim, o da beni sever” diyor.

Sorunları nasıl çözdüğünün örneği vererek, yenisi de hallederiz diyor. Daha ne desin.

Yazarın Diğer Yazıları