Siyasal meşruiyet sorunu var mı?
İçinde yaşadığımız siyasal olaylar, gelişme sonuçları itibariyle önemli olgulara vurgu yapıyor. Bunların en başında “Siyasal meşruiyet” sorununu geliyor.
“Siyasal meşruiyetin” ortaya çıkmasına neden olan gelişmeler, çoğunlukla yine iktidarın kendisinden kaynaklanır. Aldığı tüm kararların halkta bir karşılığı vardır. Halkta karşılığı olmayan, ikna edici bulunmayan her gelişme, olumsuz algılanır ve iktidarın hanesine eksi olarak yazılır. Özellikle demokrasilerde bu ilişki çok daha hassas ve kırılgandır. Çünkü ülkeyi ve kendisini yönetme yetkisini halk verir.
İşte bu nedenle sokak eylemleri, iktidara yapılan kuru kuruya protestoların ötesinde “siyasal meşruiyete” de gönderme yapar. Çünkü sokak (halk) ile iktidar arasında bir uyum sorunun olduğunu, fikir birliğinin oluşmadığını gösterir. Krizin belirtisidir. Kitlelere yayıldıkça etkisi büyür.
İnsanlar itiraz ediyor ve bu itirazlar toplumun en kılcal damarlarına yani küçük alanlarına kadar karşılık buluyorsa, bu durumda yolunda gitmeyen ciddi şeyler var demektir.
Türkiye bunu yaşıyor.
Siyaset, ana caddede yürümüyor. Yan yollara saptığı için ortaya kriz, her krizin de topluma yansıması olduğundan ortaya sokak eylemleri çıkıyor.
Tıpkı çok tuzlu yediğimizde vücudumuzun tansiyon yükselmesiyle cevap verdiği gibi.
Etkiye karşı tepti.
Bu bir fiziksel kuraldır.
Yolunda gitmeyen şeyin ne olduğunu herkes biliyor. İktidar bloku, siyaseti müdahalelerle olağan/doğal yolundan saptırdı. Yaptığı müdahaleler adliye eliyle yapılsa bile toplum tarafından inandırıcı bulunmadı. Olağandan olağandışına sapılınca ister istemez siyasal ve toplumsal sistem, buna, tıpkı tansiyon örneğinde olduğu gibi tepki veriyor.
Peki, olağan yol hangisi?
- Hukuksal dayanaklar: Her şeyden evvel iktidarın davranışlarını hukuk sınırlandırır. Adalet sistemini bozmadan ne kadar hukuka uygun davranırsa o kadar olağan yolda ilerliyor demektir. Bu tutum, aynı zamanda meşruiyetin de kaynağıdır.
- Etik ve adalet: En az hukuka uygunluk kadar siyasal iktidar, etik kurallara ve adalete uyduğu ölçüde meşruiyetini güçlendirir, toplumsal sempatiyi ve haklılığı kazanır.
- Toplumsal destek: Meşruiyetin ana kaynağı halk iradesine saygıdır. İktidarlar ve tüm seçilenler meşruiyeti sandıktan alır. Dolayısı ile iktidarlar, oy kaybına uğradıkça arkasındaki destek azalmış ve meşruiyet sorunu başlamış demektir.
Buradan da anlaşılacağı gibi siyasal meşruiyet, “Herhangi bir siyasi sistemin veya iktidarın, halk tarafından kabul edilme ve desteklenme derecesini ifade eder.”
Bunun yolu da en başta hukuktan, hukuk uygun seçimlerden geçer.
Türkiye yıllardır hukuk ve adaletten şikâyet ediyor. Son belediye seçimlerinde iktidar partisi, muhalefet karşısında oy kayıp etti. Meşruiyet krizi aslında burada başlamış oldu. Sonrasında ekonominin iyiye gitmemesi, toplum kesimleri arasındaki gelir dağılımının azalacağı yerde tam tersine artması ve diğer sebeplerle iktidar toplumsal mobilizasyonu zayıflattı. Sonrasında güçlendirmek yerine çatışmayı seçti. Kısaca, iktidarın, uyguladığı politikaların, aldığı kararların ve genel varlığının toplumun gözünde ne kadar haklı görüldüğü önemsiz görüldü. Bunun ne anlama geldiği açıktır. Oy kaybını önemsememek ve bildiğini okumaya devam etmek. Hatta olağan siyasete “Turp sembolizmi” üzerinden plan kurduklarını topluma açıkladıktan sonra bölüm bölüm uygulamaya sokarak bir de bunu sürdürmek.
“Turp sembolizmi” aynı zamanda muhalefete yapılacak tüm operasyonların önceden planlandığını ima ediyor. Çünkü “Turpun büyüğünün heybede” olduğu, yenilerinin geleceğine işaret ediyor.
Böyle bir açıklamadan sonra Adalet Bakanı’nın “bağımsız yargıdan ve hukuktan” söz etmesinin bir anlamı kalmıyor. Çünkü ortada bir heybe var ve bu heybeden neyin ne zaman çıkacağını bilen bir de siyaset var. Halbuki, siyaset bilim; “Meşruiyet, genellikle halkın rızasına, yasalara uygunluğa ve yönetimin adil kabul edilmesine dayanır” diyor.
Bu durumda krizin kaynağı ve yaratıcısı halk mı oluyor?
Muhalefet mi?
Sokakta yürüyenler mi?
Üniversite gençliği mi?
Hiçbiri değilse kim?
İktidarın kendisi.
Türkiye bunu hak etmiyor. Dolayısı ile halkın onayını almak kaçınılmaz hale gelmiş bulunuyor.
Siyasetin kırılma noktası: RIZA
Siyasal meşruiyet sorunu var mı?
Amellerin sorgulaması!
İkilemlerin yansıması
Geçmişe dönemeyiz
Türkiye nereye götürülüyor?
Çanakkale ruhunu böldüler…
SİYASAL YOZLAŞMANIN BİZİ GÖTÜRDÜĞÜ YER
Suriye’de kim kayıp etti?
BİZİM ÖNDERLİK DE BÖYLE DİYOR!









