SİYASAL YOZLAŞMANIN BİZİ GÖTÜRDÜĞÜ YER

İnsanız. Gün içinde onlarca farklı karar alır ve bunu uygularız. Başka bir ifade ile eylemde bulunuruz. Bu eylemlerimiz, kimi zaman zihinsel ve düşünsel kimi zaman da fizikseldir. Böylece ortaya, tutarlı ya da tutarsız bir kişi olup olmadığımız çıkar. Her davranışımızın genel olarak iki temel karşılığı vardır: Biri davranışın yani eylemin ahlakiliği, diğeri, benzer durum ve olaylar karşısında farklı farklı davranıp davranmadığımız. Yani tutarlığımız.

Kişiliğin ve karakterin en önemli iki temel göstergesi olan bu eylemler, bizim nasıl bir insan olduğumuzun da görünümüdür.

Ahlaki eylem nedir?

“Ahlaki eylem, etik veya ahlak felsefesi çerçevesinde, bireylerin doğru ve yanlış üzerine düşündükten sonra bilinçli bir şekilde gerçekleştirdiği davranışlar olarak tanımlanabilir. Bu, kişinin kendi değerleri, vicdanı ve toplumun etik kurallarına uygun hareket etmesi anlamına gelir. Ahlaki eylemler genellikle adalet, dürüstlük, sorumluluk, empati ve iyilik gibi erdemleri içerir.”

Peki tutarlık nedir?

“Tutarlık, bir kişinin düşüncelerinde, davranışlarında, kararlarında ve ifadelerinde uyumlu ve dengeli bir şekilde hareket etmesi anlamına gelir. Aynı zamanda bir bireyin ya da bir grubun, belirli bir değerler setine ya da ilkelere sadık kalarak sürekli olarak tutarlı davranışlar sergilemesini ifade eder.”

Şimdi gelelim yazının başlığındaki kavrama, Siyasal yozlaşma nedir?

“Siyasal yozlaşma, bir toplumda siyasal süreçlerin, normların ve etik değerlerin bozulması ya da zayıflaması anlamına gelir. Bu durum, genellikle siyasetçilerin, kamu görevlilerinin veya kurumların gücünü kişisel ya da grup çıkarları için kötüye kullanmasıyla ilişkilendirilir. Siyasal yozlaşma, bir toplumun demokratik işleyişine zarar verebilir ve vatandaşlar arasında güvensizliği artırabilir.

Siyasal yozlaşma belirtileri:

  • Rüşvet: Kamu görevlilerinin kararları, parayla ya da başka türde çıkarlarla etkilenir.
  • Kayırmacılık: Belli kişi ya da grupların, hak etmedikleri halde, ayrıcalıklı muamele görmesi.
  • Şeffaflık eksikliği: Kamu politikalarının ve harcamalarının gizli yürütülmesi.
  • Güç istismarı: Siyasi liderlerin yetkilerini yasaları çiğneyerek veya kişisel çıkar için kullanması.
  • Hesap verebilirlikten kaçınma: Siyasi aktörlerin, yanlış kararları veya eylemleri için sorumluluk almaması.”

Şimdi bu veri tabanından hareketle birlikte düşünelim. Türkiye’de, gözümüz gibi korumağa çalıştığımız güzel ülkemizde siyasal yozlaşma var mıdır?

Hem de nasıl.

Ahlaki eylemlerde sorun var mı?

Elbette.

Peki, başta siyasetçiler, ideolojinin temsilcisi ve taşıyıcısı olduğunu söyleyenler de tutarlık var mı?

Çoğunda yok.

Buyurun size milliyetçilerin hali.

Meydanlarda ip atarak halktan oy isteyip “Terörist başı” diyerek her cümlesinde kin ve öfke kustuğu kişinin asılması için canhıraş bir biçimde haykıran MHP yönetiminin mevcut durumu nedir? Davanın yani milliyetçi/ülkücülüğün somut taşıyıcısı olma görevini tutarlı, ahlaki eylemlere uygun ve siyasal yozlaşmaya uğramadan başarabiliyor mu?

Teröristbaşı iken önder olan İmralı’daki kişi, MHP koridorlarında değerini yükseltip, kendisine “Umut hakkı” ile özgürlük talep edilirken, milliyetçi davanın kendisi mi tutarsız, yoksa onu temsil ettiğini söyleyen parti ve yöneticileri mi?

En büyük kırılma noktalarından biri tam da burada yaşandı. Tarih önünde neredeyse yarım asır azından düşürmedikleri “teröristbaşı” tanımlaması gitti yerine “önderlik” geldi.

Bu yaşananların adına tutarsızlık, siyasal yozlaşma ve siyasi ahlakın çöküşü denir.

Aynı durum AK Parti ve iktidarı için de geçerli. Onların en büyük tutarsızlığı “dava” olarak kabul ettikleri İslami değerleri yerle bir etmeleridir.

Millete, “fakirlik sabır gerektirir, Allah sabredenleri sever” deyip fakirliği överken, kendileri lüksün doruğunda ve şatafatta yarışıyor. Adalette, kişisel haklarda, liyakatsizlikte, tarihin gelmiş geçmiş en büyük tersyüz oluşuna imza atmaktalar.

Kısaca, bir kısım milliyetçiler ve dini söylemle muhafazakâr siyaset yapanlar, siyasi yozlaşmada destan yazmağa devam ediyor. Ne yazık ki bu kültürel yozlaşma, beraberinde o siyasi yapıyı destekleyen kitleleri de yozlaştırıyor. İstediğin kadar tutarsız, adaletsiz ol. İsterse oy verdikleri partiler hak yemeye doymuyor olsun ve dolayısı ile Ahlaki eylemler hiç birbirini göstermemiş olsunlar, durumu olağan görüp kabulleniyorlar. Bu kabullenme de bir ahlaki eylem ve tutarsızlıktır. Bunun sonu büyük toplumsal kırılma ve derin yozlaşma ve aynı zamanda kültürel çözülmedir.

Şimdi, şu an yaşadığımız sürecin sosyolojisi budur.

Yazarın Diğer Yazıları