‘Gönüllerdeki Mehmet Gül’

12 Eylül öncesi İstanbul Ülkü Ocakları Başkanı, MHP İstanbul İl Başkanı, 21. Dönem İstanbul Milletvekili, TÜMİSAD Başkanı, 75. Yıl Spor Kulübü Başkanı, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesi Türk Grubu Başkanı ve Beşiktaş Jimnastik Kulübü üyesi aziz arkadaşım Mehmet Gül’ü kaybedeli 17 yıl oldu. (Vefatı: 13 Mart 2008).

Mehmet Gül aynı zamanda şairdi, yazardı.

Onun hatırasına “Gönüllerdeki Mehmet Gül” kitabı çıktı. (Post Yayınları, 442 s.) Kardeşi Ömer Gül, bu kitap için çok çalışmıştı. Kitabın baskısını göremeden o da geçen yıl hayata veda etti.

“Gönüllerdeki Mehmet Gül” kitabında, çocukluk arkadaşlarının, hemşerilerinin, onu tanıyan çok insanın yazısı yer alıyor.

Kitabın “Sunuş”unu biz yazdık. Ayrıca, ona dair yazılarımın 12’si kitapta yer alıyor.

“Gönüllerdeki Mehmet Gül Kitabı Hakkında” başlıklı yazı kıymetli şairimiz ve yazarımız M. Halistin Kukul’dan.

Liseden hocamız Bedir Avcı’nın, ilçemiz Yerköy’de yetişen yazar-gazetecilerimizden Öner Yağcı’nın ve Saygı Öztürk’ün yazıları yanında CHP milletvekillerinden oyuncu, yazar Berhan Şimşek’in, yayıncı-yazar Ahmet Karabacak’ın, gazeteci-yazar, milletvekili Nazif Okumuş’un, eğitimci-yazar Sakin Öner’in yazıları da yer alıyor.

Kitabın yayınında “Mehmet Gül elimden tutan adamdır, kendisine çok şey borçluyum.” diyen Ayhan Yazkan’ın maddî desteğini de hatırlatmak isterim.

Kitabın yazarlardan biri de Dr. Doğu Perinçek. Onun kaleminden çıkan “Fedai Geleneğinin Unutulmaz Yürüyüşçüsü” yazısının girişinden bir bölüm aktaracağım. Kitaba alınan bu yazı Doğu Perinçek’in Gönül Defteri - Erdemli Toplumun Pınarları” kitabında yer alıyor:

“Lozan’da yürüyoruz. ‘Sayın Mehmet Gül nerede?’ diye sordum. Arkada yürüyor dediler. Elinden tuttum “Gelin” dedim, “En önde birlikte yürüyeceğiz”. Sayın Gül ile yürüyüşümüz çok daha önceden başlamıştı. Bu, vatanseverliğin yürüyüşü idi… Türk milliyetçiliği, kökeninde halkçıydı, toplumcuydu, kamucuydu, devletçiydi. İkinci Dünya Savaşı’na kadar böyleydi… Bu, tarihi bir olaydır. Türkiye’nin geleceğini yazacaktır. Türkiye, yeniden milliyetçi, halkçı ve devrimci kökenlerinden güç olarak ayağa kalkacaktır. Bunları coşkuyla konuşurduk, o unutulmaz buluşmalarımızda… İşte Mehmet Gül, bu büyük gerçeği son dönem Türkiye’sinde en derinden kavrayan siyasi önderlerimizdendir. Yalnız kavramakta kalmadı, hayata geçirdi. O, bir eylem insanıydı. Düşüncesi, düşünce olarak kalamazdı. Düşüncesini, eylemiyle kanıtladı… Mehmet Gül sürekli okuyan, araştıran, derinleşen, çocuk gibi gerçeği merak eden, yazan, üreten bir siyasi önderi idi. En önemli özelliği, gerçeğe bağlılığıydı; doğruya bütün içtenliğiyle kendisini vermesiydi...”

Lisede sınıf arkadaşım Özer Yağcı’nın ağabeyi ünlü yazarımız Öner Yağcı “Yazısının girişinde “Çocukluğum Yerköy’de geçti. Babam oto tamircisi, 6 kardeşiz. Babam sıradan bir esnaftı. Ne varlıklı, ne yoksul, yani kendi geçimimizi kendimiz sürdürüyoruz. 1951 doğumluyum. 1960’lı yıllar benim çocukluğum. O yıllarda Yerköy’de kütüphane hak getire, öyle bir şey söz konusu değil...” der ve sözü yüksek öğrenim dönemi siyasî havasına getirir:

“Eğitim Enstitüsüne gittik, tabii 69 yılı üniversiteler işgal olmuş. Gazi Eğitim de kaynıyor. Öğrenci derneğinde, mesela Ülkücüler ayrı bir liste, Sosyalistler ayrı bir liste, Sosyal Demokratlar ayrı bir liste çıkarır. Biz kendimize Sosyalistler bile demeye çekiniyoruz, Devrimciler diyoruz. Sosyal Demokratlar daha çok İsmet Paşacı, Ecevitçi, CHP taraftarı. Daha ılımlı solcu denilebilir. Komünizm zaten yok, bilmiyoruz ki. Parantez açıp şunu söyleyeyim, daha sonraki çalışmalarımda hep izledim bunu. 19. Yüzyılda yetişen bütün aydınlarımız, Tanzimat dönemleri, meşrutiyet dönemleri ve sonra kurtuluş ve devletin kuruluşu hepsinin kökeninde milliyetçilik var. Daha sonra en uç solcuların bile temelinin hepsi Türkçü. Türkçü olmayan hiçbiri yok. Gençliğinde Türkçü olmayan solcu yok. Türkiye’nin eski sol tarihinin büyük insanlara baktığında hepsi Turancı ve dolayısıyla bu Turancı milliyetçi duyguların sürüklediği bir solculuktu bizimkisi. Niye bağımsızlık, temeli ne Amerika gitsin de Rusya’nın kucağına oturalım, öyle bir şey yok. “Ne Amerika ne Rusya tam bağımsız Türkiye”. Bütün Üniversitelerin büyük bir kesiminde hâkim olan görüş buydu. Tam bağımsızlık ilkesi idi. O arada Ülkücü ya da bizim faşist dediğimiz onlar, bize komünist diyordu.”

***

Yerköy’de yetişen ünlü gazetesi Saygı Öztürk’ün Gönüllerdeki Mehmet Gül”de yer alan yazısından:

“Yerköy’de o zaman benim aşırı uçluğum yoktu. Bugün de yok ama baktığım zaman en azından böyle onlar gibi Ülkücü değildim. Solcu da değildim. Atatürkçü, vatansever biriydim. Vatanını, milletini sevdiğini iddia edenler kadar en az ben de onlardan az, aşağı olmayan bir insandım. Ben diyorum ki, bir okul gazetesiyse, adabına uygun yapılması lazım. Mehmet Gül olsun, bizim Arslan Tekin olsun ki, Arslan Tekin bize kök söktürürdü. Şu yazı olacak, şu yazı olmayacak, tamam derdim, hayhay derdim ama nasıl olsa ben yapacağımı biliyorum. Arslan Tekin çok sevdiğim bir arkadaşım. Dediğim gibi o zamandan kafaya koymuştum gazeteci olacağım diye.”

Saygı’nın bahsettiği “Yerköy Lisesi’nin Sesi” gazetesi idi. Edebiyat kolu başkanı olarak yönetim bendeydi. Gazetemiz Ankara’da basılırdı. Basımıyla Saygı ilgilenirdi. Ben yazıları kendimize göre seçerdim. Meğer Saygı yazıları matbaaya götürürken değiştirirmiş. Dönemin tatlı siyasî çekişmesi.

***

Mehmet Gül kardeşimi vefatının 17. yılında rahmetle anıyorum.

Yazarın Diğer Yazıları