Tekrarın Körleştirdiği Hakikat ve Türklüğümüz
Toplumların bilinçli bir şekilde yönlendirilmesi ve bazı gerçeklerin üstünün örtülmesi için kullanılan en etkili yöntemlerden biri, sürekli aynı konuların tekrarlanarak gündemi meşgul etmesidir. Tekrar edilen bir söylem, zamanla bireylerin düşünsel direncini kırarak anlama yorgunluğu yaratır ve nihayetinde konulara duyarsızlaşan bir toplum meydana getirir. Bu durum, özellikle tehlikeli ve kabul edilmesi zor meselelerde daha belirgin hâle gelir. Sürekli gündemde tutulan konuların içinde kaybolan hakikat, halkın ilgisini kaybetmesine ve bilinçli bir şekilde gerçeklerin çarpıtılmasına sebep olur.
MHP’nin katil terörist Öcalan’ı “PKK önderi(!)” diye ifade etmesini buna örnek olarak verebilirim.
Konuşma yorgunluğu, sürekli aynı meselelerin tartışılması sonucunda insanların bu konulara olan ilgisini kaybetmesi ve tepki göstermemeye başlamasıdır. Örneğin, ekonomik kriz, yolsuzluklar, hukuksuzluklar veya siyasi skandallar sürekli gündemde tutulduğunda, bireyler zamanla bu meseleleri olağan görmeye başlar. İnsan beyni, aşırı tekrar edilen bilgilere karşı bir tür bağışıklık geliştirir ve bu konuların artık önemli olmadığı algısını yaratır. Böylece, toplum tepkisizleşir ve karar alıcılar üzerindeki baskı azalır.
Buna paralel olarak, anlama yorgunluğu da bireylerin sürekli olarak aynı konuların farklı açılardan işlenmesi sonucunda zihinsel olarak yorulması ve meselelere duyarsız hâle gelmesidir. Aynı bilgiyi defalarca işitmek, ilk başta güçlü tepkilere neden olabilirken, zamanla sıradanlaşmaya ve kanıksanmaya yol açar. Böylece toplumsal farkındalık zayıflar ve halk, yöneticilerin gerçek niyetlerini sorgula(ya)maz hâle gelir.
Konuşma ve anlama yorgunluğu yaratılan toplumlar en tehlikeli ve en fazla tartışılması gereken konulara karşı duyarsız hâle getirilir. Örneğin, hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü, siyasi baskılar gibi konular sıkça gündeme gelse de, bunlar sistematik olarak tekrar edilerek bir tür alışkanlık hâline dönüştürüldüğünde artık kimse bunları önemsemez.
Böylece antidemokratik uygulamalar normalleşir ve toplumsal muhalefet zayıflar.
Bu strateji, özellikle otoriter yönetimlerin sıkça kullandığı bir yöntemdir. Sürekli aynı haberlerin, tartışmaların ve söylemlerin medyada tekrar edilmesi, bireylerin farkındalığını azaltır ve onların yeni bir bakış açısı geliştirmesini engeller. Gerçek sorunlar gündemin içinde kaybolur ve bu durum iktidarların hesap vermekten kaçınmasını kolaylaştırır.
Tekrar yoluyla oluşturulan konuşma yorgunluğu, toplumların en büyük zaaflarından biridir. Bu kısır döngüyü kırmanın yolu, bireylerin eleştirel düşünme yetisini kaybetmemesi ve gündemdeki meseleleri bilinçli bir şekilde takip etmesidir. Halkın sürekli tekrarlanan söylemlerin ötesine geçerek, hangi konuların gerçekten önemli olduğunu sorgulaması gerekir.
Susan değil konuşan bir toplum sorunlara çözüm bulabilir.
Değerli Yeniçağ okuyucuları, bir toplum ancak kendisine sunulan bilgileri süzgeçten geçirip farklı açılardan değerlendirdiğinde ve iktidarı hesap vermeye zorladığında, hakikatle yüzleşebilir. Aksi takdirde, anlama yorgunluğu içinde sürüklenen bireyler en önemli meseleleri göz ardı ederek, adaletsizliğin ve baskının normalleştiği bir düzenin parçası hâline gelirler.
Toplumda gözlemlediğimiz bıkkınlığın ve tavır koymadaki isteksizliğin temelinde; bunlara maruz kalma yatıyor diye düşünüyorum.
Konuşulanların anlamsızlaştığı her konu milletimizin geleceğine kurulan tuzaktır.
Toplumun sessizleşmesini istiyorlar. Bu sessizliğe hesaplar, pusular kuruyorlar.
Yaşadığımız sorunlara duyarsız kalan siyasetçiler her sorunu “başarı ve zafer” başlığı ile sunuyorlar(!)
Ama her zaferde bir başka sorun ortaya çıkıyor(!)
MHP’li ve Ülkücü dostlarımız eski zamanlarda, sözlerimize “Allah’a, Vatan’a, Bayrağa, Kuran’a yemin olsun, şehitlerimiz gazilerimiz emin olsun” diye başlayıp, “Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin” diye bitirirdik.
Yaşatılan başarı ve zaferlere bakınca, “Allah milletimizi böyle başarılardan korusun” demek düşüyor bu zamana…
Tekrarın Körleştirdiği Hakikat ve Türklüğümüz
MHP ve Vatan Yahut Silistre
Kırk Katır, Kırk Satır
Mutlak Güç “Güç” Değildir
Konuşan Türkiye
Liyakat şart mı?
Vicdan Nakli Yaptırmak İstiyorum(!)
Kantarın topuzu kaçtı
Vatandaşlık ve Milliyetçilik
Milliyetçilikte kırmızı çizgi









