Çanakkale ruhunu böldüler…

“Çanakkale ruhu” diye bir kavram ortaya atılıyor. Güzel bir kavram. Gerçekten de “Çanakkale ruhu” var mı? İşte bütün mesele bu. Bunu anlamak için önce kavramın tanımına ve içeriğine bakmak lazım.

Çanakkale Ruhu, “1915 yılında Çanakkale Savaşı sırasında Türk milletinin sergilediği birlik, beraberlik, cesaret ve fedakârlık duygularını ifade eden bir kavramdır.”

Kavramın içeriğini oluşturan “birlik, beraberlik, cesaret ve fedakârlık” içinde var olduğumuz süreçte ne durumda acaba?

Meselâ halihazırda muhalefete karşı, iktidar eliyle uygulanan baskı, gazetecilere yönelik yapılan kanunsuz tutuklamalar, sözünü ettiğimiz o “Çanakkale ruhunun” yansımaları mı, yoksa tam anlamıyla o ruhtan kopuş mu?

Yine mesela, hakkını almak için anayasal hukuka vurgu yapan bir işçi sendikası başkanını, iktidar milletvekilinin fabrikasında çalışan işçilerin haklarını istedi veya savundu diye tutuklamak tam anlamıyla “Çanakkale ruhunun” dışa vurumu mudur?

Elbette değildir. Tam tersine Çanakkale ruhunun eskitilip, pörsütülüp çöpe atılmasıdır.

Çanakkale ruhunun doğasında, “vatanı savunmak için gösterilen azim ve inanç, her türlü zorluğa karşı verilen mücadele vardır. Bu ruh, milletçe kenetlenerek; farklı etnik, dini ve kültürel kökenlerden gelen insanların ortak bir amaç uğruna birleştiği, adeta bir destan yazıldığı bir dönemin simgesidir.”

Dikkatinizi çekerim. O ruhta, Türkiye Cumhuriyeti’nin 66. Maddesinin ta kendisi vardır. “Bir amaç uğruna oluşturulan bütünleşme” ortaya millet/ulus olma halini ortaya çıkarır. Bu sebeple Çanakkale ruhu, Türk bayrağı altında, farklı etnik kimlikleri de içinde barındıran Türklük bilincinin cepheye yansımasıdır. Bütün Anadolu’nun kalbinin özetidir.

Hatırlayın lütfen.

Osmanlı’nın son dönemlerinde ortaya çıkan TÜRKÇÜLK akımı, şimdi, şu an her birimizi bağlayan anayasal yurttaşlığın ifade ettiği biçimdeydi. Türkçüler, salt etnik olarak Türklerden oluşmuyordu. Birçok etnik gruptan kişi, hiç gocunmadan ve kesinlikle de rahatsız olmadan kendisini TÜRK olarak tanımlayıp, Türkçülük fikrini savunuyordu.

Bu sebepledir ki Türkçülük, “Kültürel öze dönüş” olarak algılanıyor, inananları, milli bilinç yaratarak kendini kurucu topluma eşitliyordu.

Çanakkale ruhu işte bu ruhtu.

Bu ruh, Kurtuluş Savaşandan sonra “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halk” olarak yine Türk kimliğinde ifadesini buldu. Böylece tarihsel devamlılık sağlandı. “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran halk” aynı zamanda Çanakkale’de savaşan halkın ta kendisiydi.

Bayrak o bayraktı.

Ordu o orduydu.

Millet yine o milletti.

O ruhu; Osmanlı’dan kendine görev (vazife) çıkaran Hürriyet İtilaf ve Prens Sebahattin’in Adem-i merkeziyetçi Ahrar Partisinin görüşlerini devam ettiren siyasi gruplar ile Kürtçü bölücüler amacından saptırdı. Türkiye cumhuriyetine karşı hazımsızlıkları devem ediyor.

Çanakkale ruhu milli ve milliyetçiydi. Çanakkale’de o ruhu komuta eden askerlerin genel çoğunluğu İttihatçılardır. Yani o dönemin milliyetçileridir.

Her şeyden önce dönemin Erkan-ı Harbiyesi İttihatçıdır. Enver Paşa’yı, Cevat Paşayı, o dönemde Yarbay olan Mustafa Kemal Paşa’yı yok sayarak Çanakkale ruhunu yaşatamazsınız.

Çanakkale ruhu, yalnızca savaş meydanında kazanılan zaferi değil, aynı zamanda dayanışma, fedakârlık ve adanmışlık duygularını da temsil eder.

Bunun adına milli/ ulusal birlik diyoruz. Mevcut iktidar ve ortakları, siyasi çıkarları uğruna Türkiye’yi kutuplaştırarak yok ettiği değerler işte bu değerlerdir. Milleti bölen, siyasi görüşleri sebebiyle “bizden-ötekinden” diye ayrıştırarak yok etmeğe çalıştığı ruh, milli bütünleşme ruhudur. Çanakkale ruhu, Türk Milleti’nin birlik ruhudur. Aynı zamanda toplumsal bütünleşmenin çimentosudur.

İktidar ve ortakları, böl, cephelere ayrıştır ve yönet taktiği ile partizanlığı olağan hale getirdi. Bu siyasal strateji, milli bütünlüğü hem bozdu ve hem de toplumsal bütünlüğü kategorize ederek birbirinin karşısına konumlandırdı. Böylece “Çanakkale ruhu”, her grubun kendi mahallesinde yine kendilerince bir anlam üzerinden işlev görmeğe başladı. Halbuki o cephede birlikteydik, bütündük ve tek bir milletin evlatlarıydık.

Şimdi, iktidar sayesinde, yarımız ötekiyiz, devletin hiçbir nimetinden yararlanma hakkımız yok, mülakatlarda kapının önüne konuluyoruz. Demokrasinin olmazsa olmazı muhalefet, sürekli baskı altında tutuluyor. Çanakkale ruhunu katledenler, bugün o ruhtan bahsediyor.

Ne talihsiz bir milletiz.

Halbuki ötekileştirip bölenler, Çanakkale ruhu diye söze başlayanların ta kendisidir.

Yazarın Diğer Yazıları