Suriye kimden alındı, kime verildi?

Antalya’daki diplomasi forumuna katılan, Yahudi kökenli Amerikalı Prof. Dr. Jeffrey Sachs, Suriye ve Filistin’de ve bütün İslam dünyasında yaşanan gerçekleri, davet edenlerin yüzüne karşı bütün açıklığıyla tek tek anlattı. Gerçi Sachs’ın anlatımlarını, 2004 yılından beri bütün ayrıntıları ile bu sütunda defalarca gündeme getirdim ama tekrarında fayda var...

***

Sachs, bölgede yaşanan birçok kriz ve savaşın sorumlusunun ABD yönetimi ve müttefiki İsrail olduğunu anlattı ve şöyle dedi:

“-ABD'nin siyasi, askeri ve mali desteği olmasa İsrail, bir gün bile savaşamaz, Gazze'de soykırım yapamaz.

-BM tarafından geçmişte Suriye için yürütülen barış görüşmeleri ABD'nin reddetmesi yüzünden sonuca ulaşamadı. ABD’nin Filistin'i devlet olarak tanıması ve İsrail'e desteğini bırakması durumunda bölgede savaş biter.

-Suriye savaşı, İsrail'in teşvik ettiği altı savaşın sadece bir tanesi. Lübnan, Irak, Libya, Somali ve Sudan'da... Aslında bu liste bizde vardı. Wesley Clark, 2011 yılında Pentagon'dan bir belgeyle bilgilendirilmişti. Amaç beş yıl içinde yedi savaş çıkarmaktı. Netanyahu'nun büyük üzüntüsüne rağmen gerçekleşmeyen tek savaş İran'la olandı. İsrail hâlâ bu savaşı kışkırtmaya çalışıyor.

-ABD'nin Suriye'deki nihai hedefi ise silahlandırdığı cihatçı grubun Suriye'de iktidara gelmesi idi. Suriye'deki durum ve bölgedeki çatışmalardan ABD ve Merkezi İstihbarat Teşkilatı CIA sorumludur. CIA operasyonları sonlanmadıkça barış olmaz.”

***

Türkiye’deki siyasi iktidar, kendi seçmenini “Yeni Osmanlı’yı kuruyoruz” diye umutlandırdı ama Suriye’de ABD-İsrail projesine hizmet etti. Suriye yönetimi, ABD’nin yetiştirdiği ve İdlib’de Türkiye’nin koruması altında tuttuğu HTŞ örgütüne teslim edildi. PKK da SDG adıyla Suriye’ye ortak ediliyor. Hamas da İsrail’in kurdurduğu bir örgüttür ve başından beri İsrail’e hizmet etmektedir. Görünen köy kılavuz istemez...

Trump ise “Erdoğan 2 bin yıl sonra Suriye’yi aldı” derken tarih bilinciyle konuşturuldu... Erdoğan, Suriye’yi 2 bin yıl sonra kimden aldı? Suriye, 2 bin yıl önce, Augustus yönetimindeki Roma’nın eyaletiydi. 2611 yıl önce ise Yahudi hâkimiyetindeydi, bugün Roma’yı temsil eden ABD’nin ve İsrail’in hâkimiyetine girdi.

BOP, yani Büyük İsrail projesiyle hedeflenen de buydu zaten...

---İKİNCİ YAZI----

“Sıfır Karbon söylemi

sahtekârlıktır”

+++++

İklim Kanunu Teklifinin Türkiye’ye kurulmuş bir tuzak olduğunu, teklifi inceleyerek dünkü yazımda izah etmeye çalıştım. Teklif Meclis’te görüşüldüğü için Milli Merkez Genel Sekreteri, eski DPT uzmanı ve yüksek kimya mühendisi Haluk Dural’ın "Küresel Isınma Yalanları" başlıklı incelemesinin sonuç bölümünü de tekrar tekrar hatırlatmak gerekir...

Dural, şöyle diyor:

“İklim Çevrecilerinin yalanlarına karşı bilimsel doğrular:

-Atmosferi ısıtan tek kaynak güneştir.

-Dünya atmosferi milyonlarca yıldır devresel olarak ısınır ve soğur.

-Atmosferde ısıyı tutan en büyük sera gazı, bulutlardır. Bulutlar sera gazlarının yüzde 95’idir.

-Karbondioksitin doğal seviyesi bütün atmosferin yaklaşık yüzde 0,04'üdür.

-Yüzde 0,04'lük karbondioksitin yüzde 95'i volkanik aktivite, çürüyen bitki örtüsü, bakteriler ve dünyadaki okyanusların birleşiminden gelir.

- Atmosferdeki toplam karbondioksite insanın katkısı yalnızca yüzde 0,0016'dır.

-Karbondioksit dünyadaki tüm yaşamı oluşturan temel besindir ve yalnızca faydalı etkileri vardır.

***

Dural devem ediyor:

“İklim yalanlarının arkasındaki vahşi planlar:

-Batı emperyalizminin itici gücünü oluşturan, kendilerini uluslarüstü sanan özel banka ve finans kurumları, silah, ilaç, enerji şirketlerinin sahipleri yağmacı oligarkların kurdukları ‘müesses nizam’, siyaseten ve ekonomik etki altına aldıkları ülkelerde kendi çıkarlarına zarar verecek toplumsal uyanışları durdurmak için egemen ulus devlerinde yıllardır; iç karışıklıklar çıkartır, askeri müdahalelerde bulunur, milyonlarca insanı öldürüp, ülkeleri sömürmeye devam eder.

-Bu nedenle, otuz yılı aşkındır uyguladıkları neo-liberal politikaların gerek kendi ülkelerinde ve gerekse hedef ülkelerde yarattığı tepkilerin sonucunda küresel jeopolitikte yaşanmakta olan hızlı değişimleri engellemekte kullanılacak ‘iklim değişikliği’ başlığı altında bir başka sinsi planı devreye sokmaya başladılar.

-‘Sıfır Karbon’ söylemi tam anlamıyla bir sahtekârlıktır.

-Yeşil enerjiye dönüşüm, gelişmekte olan ülkelere kurulmuş bir büyük tuzaktır.

-Batı ülkelerinin uygulamaya koyduğu Sınırda Karbon Vergisi, gelişmekte olan ülkeleri sanayisizleştirmeyi hedeflemektedir.

-Elektrikli araçların çevre dostu olduğu söylemi de tümüyle yalandır.”

Yazarın Diğer Yazıları