'Sapık'la ne demek istedi?
Sedat Peker''in Devlet''in en tepesini işaret eden tivitleri, diğer tarafta imam hatiplilere olmayacak laf edene karşı "Vurun kahpeye!" naraları...
Bütün okullar imam hatipleştirilmek isteniyor. Bu gerçek. İmam hatiplerin "sosyal bilimler"i, "fen"i varsa, başka türlüsünü düşünemezsiniz.
Bir bilene soralım diyeceğim ve ilâhiyatçı Prof. Dr. İbrahim Maraş''ın yeni üç tivitini vereceğim:
"Türkiye, İlahiyatlarla birlikte 50 yılda makul bir din anlayışı seviyesine ulaşmıştı. Bu fikri seviye, Osmanlı son iki asrının; yenilikçi, ahlakçı, yaşanan hayata uygulanabilir bir din anlayışı arayışının devamı niteliğindeydi. Bir yandan ana kaynaklar ilmi olarak neşredildi. / Diğer yandan ilmi çalışmalarla yeni yorumlama gayretleri yoğunlaştı. Ne olduysa son yirmi yılda oldu. Tüm kazanımlar hızlıca eritildi, tam bir ehl-i hadis selefi zihniyeti hâkim olmaya başladı. Tarikat ve cemaatler dahi tamamen siyasileşti, tekfirci selefi zihniyete evrildi. / Aslında bu, yeni bir şey değildi. Osmanlıdan beri değişime direnen din elden gidiyorcu zihniyet, siyasetin kendilerine açtığı imkânları kullandılar, zihniyetlerini hâkim kıldılar. İlahiyatlara baştan beri düşmandılar, şimdi hem ele geçirmeye hem de medreseleştirmeye başladılar."
Kendilerinin çizdiği dairede bir din!
Rüşvet çarkı ve Saray''ın tavrına sonra geleceğim.
Daha geçen hafta "''Esad''dan Esed''e nasıl dönülür?" başlığı altında şu ara notu düşmüştüm:
"Eski imam hatiplilerde, ''intikam'' hissi alev alevdir. Haksız da değiller; ancak, ''mesuliyet'' yüklenmiş bir insanın düşmanlığı sadece düşman doğurur; karşısındakini biler, keskinleştirir. Bilenen, keskinleşen insan, geçmişin imam hatiplileri gibi, ''intikam'' saati elbette bana da gelecek der ve sabırla bekler. R. T. Erdoğan''ın yüreğinin derinliklerine gömdüğü ''intikam'' hissi yer yer uç verir; imam hatipliliğini mutlaka hatırlatmak ister." (24 Ağustos 2022)
Fatma Çelik, benim işaret ettiğim "intikam"ın diğer cephesine parmak basıyor:
"Gülşen, son zamanlardaki sahne kıyafetlerini, hâkim düşünceye açıkça meydan okumanın bir sembolü olarak kullanıyordu. İktidarın herkese aynı yaşam tarzını benimsetme politikasına en net ve açık şekilde karşı koymak için daha geniş kitlelere hitap ettiği sahneleri kullanıyor ve konserlerinde laf aralarına mutlaka özgürlük söylemleri ekliyordu. Özetle, iktidar politikalarına karşı, açıkça muhalif bir duruş sergiliyordu." ("Mesele Gülşen değil(1): Farklılıklarla ve muhalefetle mücadele", Yeniçağ, 28 Ağustos 2022)
Bir şarkıcının "imam-hatip-sapık" bağlantısı intikam hissini doruğa çıkardı.
"Gülşen" adı haberlerde gözüme ilişirdi ama onun şarkıcı mı, oyuncu mu, yoksa adından söz ettirmek için "göstermek"ten acayip haz alan biri mi bilmiyordum. "İmam hatip-sapık" bağlantılı tartışmalardan "şarkıcı" olduğunu öğrendim.
Orkestra grubundaki imam hatip mezunu bir mesaî arkadaşına yarenlik ederken, kullandığı "sapık" kelimesine o an bir "koruyucu" anlam yüklenmiş olabileceğini hiç düşündünüz mü?
"Gülşen", sahnede, kendisinin seyircilerin arasına omuzlarda taşınmasını istemiş. Orkestradakiler, imam hatip mezunu "İmam" lakaplı arkadaşlarına gözlerini çevirmişler, gülerek onun taşımasını istemişler. Kadın da aklı sıra şaka yapmış, "İmam hatipte okumuş. Sapıklığı oradan geliyor" demiş.
Bir kadını kucaklayıp götürmesi imam hatipliden beklenmediği için "sapık" sıfatını şuuraltından çıkarmadığını söyleyebilir miyiz?
İmam hatiplilere kastı olamayacağı açık. Sadece kendisini bu yapıdan tecrit etmiş gösteriyor.