Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Coşkun ÇOKYİĞİT
Coşkun ÇOKYİĞİT

Kırk yıllık ahbap: İstanbul Film Festivali

İstanbul Kültür Sanat Vakfı’nın ‘göz bebeği’ İstanbul Film Festival’i 44 yaşında! Festivalle ilk defa 1984 yılında tanıştık demek ki, 41 yıllık ahbabız. Antalya Altın Portakal Film Festivalinden sonra ete kemiğe bürünmüş ve ısrarla yolunda yürümüş ikinci sinema şenliği olan festival, şu çalkantılı, durmadan değişen, dönüşen bir karara varamayan hayatımızdaki her şey gibi sanallaşıverdi.

İKSV Medya İlişkileri 12 Mart tarihli eposta ile 19 Mart’ta yapılması planlanan “44. İstanbul Film Festivali Basın Toplantısı”na çağırdı. Bu eposta o kadar çok hatıramı canlandırdı ki, anlatsam destan olur! Şu kadarını söyleyeyim Görme Biçimleri (Ways of Seeing ) yazarı John Berger, Son İmparator yönetmeni Bernardo Bertolucci bu salonda tanıdığım konuklar içindedir.

Berger, sanat ve estetik hakkında bu salonda yaptığı mini konferansında, “Batı uygarlığının “sinirli bir enerji” yaydığını ve Doğu kültürünü de temellük ederek, aynı sinirli enerji üretim safhalarından geçirip bozduğu anlamında (çünkü tercüman aracılığı ile söylenenler buydu) bir cümle sarf etmişti. Bence bu fikir Türk basını tarafından büyütülmesi gereken bir iddia olmasına rağmen bendenizden başkasının dikkatini çekmemişti. Hatta süslü püslü haber (pembe haber) yapmakla mükellef abi ve ablalar tarafından sorduğum soru için takbih bile edilmiştim.

Sorum şuydu: Sayın Berger, siz Batı uygarlığının dünyanın geri kalanına bir tür kültür sömürgeciliği uyguladığını mı söylemek istiyorsunuz? Tam bu sırada pembe haberciler sandalyelerinden yarım dönüş yaparak bana sert sert bakmışlar, içlerinden bir de “Çok ayıp!” demişti. O kadar ciddi bir andı ki. Berger’in vereceği cevap İKSV’deki kıymetimi belirleyecekti. Görme Biçimleri yazarı John Berger soruma kısa ve kesin bir cevap verdi: “Yes!”

Yazar daha sonra çıtayı yükselterek, “Kuradandaki suret yasağı” bahsine bile girmişti. Bu konuyu Son İmparator yönetmeni Bernardo Bertolucci’nin İtalya’daki yazlık evinde toplandıkları bir zamanda ciddi ciddi tartıştıklarını anlatmıştı.

Balo Salonu’nda düzenlenen her bir basın toplantısı veya gala etkinliğinde uluslararası veya ulusal sinema camiasından sanatçılarla sadece tanışıyorduk, onların düşüncelerini, sinema anlayışlarını, estetik duruşlarını öğrenebiliyorduk. Bu biz gazeteciler için ciddi bir mesleki kazançtı.

Son İmparator yönetmeni Bernardo Bertolucci ile İstanbul Film Festivali etkinliklerinde yüz yüze geldim. Onun yaptığı basın toplantısı Berger’inki gibi heyecanlı değildi. Son İmparator hakkında uçuşan magazin ve yabacı dilde yayınlanmış röportajlardan araklanmış “tercüme soru” soranlar, hatta entelektüel görünmek için manasını tartamadıkları kavramları yönetmenin filmine yamayanlar olmuştu. “Anti militarist filmleriniz” kelimelerini de içeren bir soruya, talihsiz adam şaşırmış bir biçimde “Ben hiç anti militarist film yapmadım!” cevabını vermek zorunda kalmıştı.

Bertolucci’ye, Konformist (Il conformista, 1970) filmindeki karakterlerinin neden kuzey Avrupa filmlerinden çıkmış karakterler gibi soğuk, durağan tipler olduğunu sordum ama maalesef Berger’in beni onayladığı toplantıdaki tatmin edici ve onurlandırıcı cevabı alamadım. Zira tercüme edilen cevaptan anladığım kadarıyla bunun keyfi bir yönetmen tercihinden çok filmdeki karakterlerin sınıfsal değerlendirmesi ile ilgili olduğu mealindeydi.

İstanbul Film Festivalinin basın toplantısını bu sebeple iple çekiyordum. T Salonu belki de yeni sinemacılarla tanışmamızın ilk toplantı için bir açılış olacaktı. Fakat aldığım başka eposta ile toplantının iptal edildiği, üçüncü eposta ile de açılış töreni yapılmayacağını öğrendim. Daha sonraki bir mail, festival kimliklerimizin sanal ortamda barkod olarak belirleneceği hakkındaydı. Rezervasyonlarımızı yine internet ortamında yapacak ve barkodlu sanal biletler mailimize gönderilecekti!

Öyle de oldu. İnternet vasıtasıyla bana verilen kullanıcı adı ve şifremi girerek Emmanuel Courcol tarafından yönetilen En fanfare (Bando, 2024) filmine bilet aldım. Salona elimde cep telefonu ile gittim. Kapıda boyunlarında festival görevlisi olduklarına dair askılı yaka kartı olan hanım hanımcık kızlar cep telefonum ile ellerindeki cihazı eşleştirdiler. İçeri girebildim! Yakında sanırım buna bile gerek kalmayacak ve yapay zekâ her şeyi halledecek…

Bütün bu afili uzay çağı araç gereçleri düzenlenen festivali giderek yapay veya belki şimdilik daha doğru bir ifadeyle sanallaştırıyor. Ama olmuyor böyle… İnsan 41 yıllık ahbabı ile oturup hasbıhal eylemek, bir kahve içime, hal hatır sormak ve 41 kere maşallah demek de istiyor canım…

Yazarın Diğer Yazıları