Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Coşkun ÇOKYİĞİT
Coşkun ÇOKYİĞİT

Prof. Dr. Ahmet Taşağıl “Ergenekon’u buldum!”

Türk dünyası en hüzünlü, en buruk Ramazan Bayramlarından birini geçiriyor. Büyük Turan’ın kadim bölgelerinden Doğu Türkistan, modern cihaz ve metotlarla donatılmış eğitimli Çin işkencecilerinin elinde acı çekiyor. Rusya’nın çeşitli bölgelerindeki sözde özerk “İl”lerinde yaşayan soydaşlarımız, Sovyet barbarlığının açtığı derin yarları daha saramamışken, günümüzde gaddar bir “savaş ağalığına” dönüşen Moskova yönetiminin teknolojik gelişmişliğine rağmen pespayelikte şampiyon ordusunda askere alınıp “başkalarını savaşında” telef olma tehdidiyle karşı karşıya. Büyük İskender’in bir kılıç darbesiyle darmadağınık edişinden sonra saklanıp “yeraltına” sığınan… Sonra Müslüman kisvesi giyip İslam dinini ifsat eden putperest kültürün Doğulu temsilcisi Perslerin “ikiyüzlü” halefi İran rejimi altında dili, kültürü ve bütün olarak devleti, İngiliz marifetiyle ellinden alınan İran Türklüğü’nün içimizi burkan hali…

Mehmet Akif merhumun “Böyle gecenin hayr umulur mu sabahından” deyişindeki gibi, böyle bir geçmişin, böyle bir halin bayramında şenlik olur mu? Olmuyor ama dikkat edilmesi gereken önemli bir şey var ki, o da 21. Yüzyılda dağlara taşlara, “Daha dağ, daha müren” sedalarıyla yeniden özgürlük “tamgaları” kazıyan dünya Türklüğü’nün kazandığı mevzileri elinde tutabilmesidir!

Bu mevzilerin başında Prof. Dr. Ahmet Taşağıl Hoca’mızın dediği gibi, “nüfus” vardır. Türkler tarih boyunca hiçbir devirde bu kadar büyük nüfusa sahip olmamışlardı. Üstelik yüz milyonları aşan bu nüfus sadece nicelik olarak değil nitelik olarak dahi Türk tarihinin zirvesine çıkmıştır. İçinde her alanda bilim adamı edebiyatçı, sanatçı barındırmaktadır. Öyle ki “tarihinin dışına itilmek” istenen Türk milleti şimdi bu nitelikli insan potansiyeli ile tarihi değiştirmeye aday yepyeni bir medeniyet ve siyaset tasavvuru vaat etmektedir. “Yenidünya” medeniyetinin nüvelerini maşeri şuurunda taşıyan yüksek ve kaliteli Türk nüfus için çok dikkatli olmalıyız: zalimlerin gözüne batmakta, onların korkulu rüyasına dönüşmüş bulunmaktadır!

19 ve 20. Yüzyıllarda Çarlık ve Sovyet Rusya’sı ile Çin’in başını çektiği Türk aydınları katliamının acı hatırası hala yüreklerimizi dağlarken (Törekul Aytmatov ve arkadaşlarını kurşuna dizilmesi, Alaş Orda hareketinin aydın kadrosunun katledilmesi, Basmacı Hareketi vd...) bu defa hangi şeytani planların nerede ne zaman devreye sokulacağı konusuna odaklanmamız gerektiği apaçık bir gerçek. Türklüğün yaratacağı “yenidünya barışını” (muhtemelen ileride buna “Pax Turan” yani “Turan Barışı” denecektir) hayata geçirecek altın nesli gizli ve açık düşmanlardan kollayıp gözetmemiz şart!

Bu şekilde bir bayram tebriki genellemeden sonra okuyucuya bir izah borcum doğdu: yukarıdaki düşüncelerimin kaynağı, Ramazan’ın 26’sı akşamı Hayati Durmaz Hoca’nın iftarında Ahmet Taşağıl Hoca ile yaptığımız uzun ve verimli sohbettir. Elbette bu güzel akşamda sohbetimiz tamamen ağır endişeler barındıran bir frekansta geçmedi. Şakalaşmalar oldu. Ötüken ve Tanrı Dağları, bugünkü Moğolistan bozkırlarının sonsuz ufuklarını seyrederken yaşanan iç ürpertici anlar, Ata yurtlarına duyulan derin özlemler de dile getirildi. Fark ettik ki, özlemimiz “sılayı rahim eyleme” derecesinde bir hasrettir ve içimizde alev alev yanmaktadır.

Konuklar arasında bulunan, Kuruluş Osman dizisinin Baysungur Alp’ı oyuncu Fatih Ayhan’ın Taşağıl Hoca ile muhabbeti o kadar samimi bir havaya büründü ki, Ahmet Hoca durumdan istifade Fatih Ayhan’ı Türk tarihi bağlamında yeniden formatladı! Bu arda kuzey Makedonyalı arkadaşımız İlhan Sulejmani (Op. Dr.) Fatih’e atılan formattan doğal yollarla faydalanmış oldu. Yumuşhan Hocamızın on yaşındaki oğlu Muhsin’in bütün sohbeti bir yazman dikkatiyle dinleyerek zihnine kazıdığını hissetmemiz çok hoşumuza gitti ve sonraki toplantılarda yazmanlık görevinin ona verilmesi kararlaştırıldı!

Muhabbet arasında, Ahmet Taşağıl Hoca’ya, bazı Türkçü arkadaşların Türkçülükte çok aşırı gitmelerini, şahsen kendi icadım olan “Fenâ fi’t-Türk” kavramıyla açıkladığımı, mesela merhum Necdet Sevinç’in gerçek manada “Türklükte fana bulduğunu” söyledim. Ahmet Hocanın gözleri iki çizgi haline gelinceye kadar kısılınca güldüğünü ve şakamdan hoşlandığını anlayarak espiri yeteneğimi yitirmediğime kani oldum.

Gecenin asıl bombası ise Ahmet Hoca’nın “Ergenekon’u buldum!” Demesiydi. Heyecan içinde anlatmasını rica ettim. Ahmet Hoca, Türk tarihinin kilit taşlarından Ergenekon’un yerini nasıl bulduğunu anlattı!

“Ergenekon ile ilgili 648 tarihli gerçek bir belge var. Ben onu yayınladım biliyorsunuz. Bu belge oranın gerçek bir yer olduğunun delilidir ve benim en büyük arzularımdan biri Ergenekon’u bulmaktır. Sonuç olarak bu istek zihnimi çok meşgul etmeye başladı. Geçen gece rüyamda bozkırda, arabamla ilerliyordum. Kayalıklara doğru yol alıyordum. Hava güneşli ve açıktı. Öyle bir yere geldim ki yol bitti. Alt tarafım uçurum. Baktım, ileride bir insanın girebileceği kadar daracık bir açıklık var. Oradan geçip aşağı indim. Buranın Ergenekon olduğunu fark ettim! Çok sevindim, orada evler de gördüm ama bu evleri Hıristiyan misyonerler yapmış: onlara çok kızdım, söylendim. Bir yanda o öfke bir yanda Ergenekon’u bulduğum için yaşadığım mutlulukla etrafı inceliyorum. Nasıl bir heyecan içindeyim anlatamam çünkü Ergenekon’u bulmuşum! Ama uyandım!”

Bu rüyadan da anlaşılıyor ki, Prof. Dr. Ahmet Taşağıl Hoca dahi kelimenin gerçek manası ile “Fenâ fi’t-Türk” mertebesine erişmiş bir bilginimiz, bilgemizdir!

nhnhnh.jpg

(Soldan Sağa) Prof. Hayati Durmaz, Coşkun Çokyiğit, Prof. Yumuşhan Günay, Muhsin Günay Prof. Ahmet Taşağıl, Fatih Ayhan, Op. Dr. İlhan Sulejmani.

Yazarın Diğer Yazıları