Reis Bey lütfen... Öğrenciler bırakılsın!

Yeni haftaya giriyoruz. Aklımız 301 tutukluda. Hemen hepsi üniversite öğrencisi. Serbest bırakılacaklar mı, yoksa duruşma ileri tarihe sarkıtılarak mahpushanede mi tutacaklar? Belki Recep Tayyip Erdoğan, şu anda hapishane önlerinde kaygılı bekleyen öğrencilerin ailelerini kazanmak için, bir vesileyle konuşma yapar, mevkufların dolaydan serbest kalmalarını sağlar. Biliyorsunuz, Saray’la bağlantılı gösterilen öğrenciler gözaltına alınmamış, serbest bırakılmışlardı.

Esas olan insanı kazanmak. Reis-i Cumhurumuz da bunu gözetecektir. Saray’da sayısı belirsiz danışman var. Elbette birinin aklına gelir, öğrencileri ve ailelerini rahatlatacak bir metin yazar, Reis Beyimizin önüne koyar.

Burada Reis-i Cumhur’un baş danışmanlarından, Saray’ın en ses veren ismi Mehmet Uçum’un “iç cephe” savunmasını hatırlatacağım.

Mehmet Uçum, X hesabında, Saray Cephesi’nde çok insanı kızdıracağını bile bile M. Kemal Atatürk’ten yola çıkarak “iç cephe”ye geniş yer veriyor. 24 Ekim 2024 tarihli yazısında “Atatürk’ün Nutuk’ta yer verdiği İç Cephe kavramı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yeniden gündeme getirildi. Sayın Bahçeli de zaman zaman Atatürk’e de atıf yaparak İç Cephe vurgusunu etraflıca yapıyor.” diyor ve “iç cephe”ye CHP’yi de katıyor:

“... Türkiye’yi koruma, güçlendirme ve geliştirme hedefleriyle hareket eden CHP ve diğer muhalif mecraların yurtsever, ulusal, vatansever, milliyetçi güçleri de içinde tüm ulusal/milli güçlerin Milli Devletle birlikte oluşturduğu kuvvet, iç cephedir.

... burada sözü edilen “iç cephe” ifadesi, ülke içi demokratik siyasi yarışma açısından değil, Atatürk’ün perspektifinde de yer aldığı üzere ülkeye yönelik çeşitli risklere karşı Milli Devlet ile Ulusal (Milli) Güç Unsurlarının bütünlüğüne işaret ettiği ve bu amaçla kullanıldığı için farklı değerlendirilmelidir. Sonuç olarak İç Cephenin tüm dış tehdit ve risklere karşı Milli Güç Unsurlarıyla Milli Devletin bireşimi olan ‘Türkiye Cephesi’ olarak değerlendirildiği anlaşılmaktadır.”

“İç cephe”de şahsî çıkarların yeri olabilir mi?!.

***

“Türkiye Cephesi”nde CHP hiçbir surette denklem dışı tutulamayacağına göre, “Öğrenciler CHP’nin çağrısıyla sokağa döküldüler, dersleri boykot ettiler. Hepsi hapiste çürüsünler.” derseniz, “iç cephe”nin kim/kimler tarafından niçin dağıtılmak istendiği akla gelecektir.

Saray erkânının öğrencilerin sokağa dökülme sebepleri üzerinde kafa yormaları gerekir. Ne zamandan beri böyle bir eyleme geçmişti öğrenciler? Ve bu öğrenciler nasıl koordine olabiliyorlar? Bunlar üzerinde düşünüldü mü?

Eskisi gibi öğrenciler üzerinde, aşırı sol örgütlerin etkisi söz konusu değil.

Kendiliğinden oluşan bir “eylem cephesi”nden bahsediyoruz.

Bu cephenin oluşması, CHP’nin çağrısının çok çok üstünde bir gelişmedir.

Halkın bunaltısı hiç akla geliyor mu? Bu bunaltının gençler üzerinde etkisi hiç düşünüldü mü?

Bu öğrenciler burslar kendilerine yetiyor mu? Aileleri destek olabiliyor mu?

Anne babaların, çocuklarına ihtiyaçlarını karşılayacak para gönderememe ıstıraplarını hiç aklınıza getiriyor musunuz?

En kahredici olan çocukların isteklerine ulaşamamayı bırakın, karınları doyurmaması, aç aç derse girip çıkmaları, hatta yurda dönerken arabaya binmeye tereddüt etmeleri, zamanlarını yolda harcamalarıdır.

***

Reis Bey, uzun zamandır, cuma namazı çıkışı konuşmuyordu. Geçen cuma Hz. Ali Camisi’nde namazını kıldıktan sonra çıkışta konuştu.

Hz. Ali Camisi’nde namaz kılması da anlamlı. Suriye’deki Lazkiye’de “Arap Alevîleri” de denen Nusarîlerle Şam yönetiminin çatışmanın ardından “Alevîler” tartışması çıktı. Bizdeki Alevîler Lazkiye’dekilerle, inanç ve fikir olarak örtüşmemekle beraber, birileri, kışkırtıcı tavır içine girdiler ve CHP’nin kendini bilmez bir kesimi bunda büyük rol oynadı.

Recep T. Erdoğan, aslında Hz. Ali’nin inanç çerçevesini ortaya koymak için Hz. Ali Camisi’nde namaz kılmayı özellikle istediği çok açık.

(Ara not: Haberlerde caminin (“camiin” değil!) resmini de koymuşlar. “Hz. Ali Camii” yazıyor. Niye “camisi” değil de “camii”? İlla “ayın”ı göstermek mi gerek? Bu söz Türkçede yok ki... İlmî çalışmalarda gösterilebilir. Biz de çalışmalarımızda üstelik ters apostrofla “ayın”ı belirtiyoruz. Ama günlük Türkçede isim tamlamalarında tamlanan ek “-i” değil, “-si” gösterilir. “Camii”, “sanayii” gibi kelimelere mutlaka “s” sesini vermek gerekir.)

Reis-i Cumhur, aynı zamanda bir parti başkanı olarak ağırlığını, hele şu şartlarda, her yerde hissettirmek istiyor.

Ak Parti’nin diğer yöneticilerin ve bakanların hiç bir ağırlığı yok. Bunu bildiği için bütün yükü Recep T. Erdoğan taşıyor. Nasıl taşıyacak ve nereye kadar taşıyacak?

Her yerde görüntü, her yerde konuşma giderek manasını yitirir.

Karizma, hapsinin önüne geçer derseniz, “karizma”nın etki alanının giderek silikleşeceğini bilmek gerekir

Uzun zamandır, cuma namazı çıkışı gazetecileri toplayıp konuşmuyordu. Son gelişmeler, CHP’nin atağı ister istemez Reis Bey’i hareketlendiriyor.

Bu sıralar günde üç defa beş defa konuşan CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in önünü kesmesi gerekiyor!

Cuma günlerinin havası başka... Özgür Özel cuma namazına gidiyor mu, bilmiyorum, -Deniz Baykal giderdi- Reis Bey, Cuma namazı sonra konuşmasıyla Özgür Özel’e fark atması gerektiğini düşünmüş olmalı.

Keşke bayram sonra hayırlı günde, cami önüne çağrılan gazetecilere, tutuklu öğrencilerin vaziyeti de sordurulsaydı. Elbette, Reis Bey doğrudan “Serbest bırakılırlar” demeyecekti ama masumiyet karnesinden bahsedebilir, bazıları kandırılmış, diyebilir, onlar öğrencidir, kıyılamaz diyebilir, gönül kazanmak isterdi. Demediği gibi, “tetör”den bahsetti, Şu son CHP'nin teröre yönelik attığı adımlar sizleri aldatmasın.” dedi.

İşte bu cümle öğrencileri yakabilir!

Yazarın Diğer Yazıları