Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Fatma ÇELİK
Dr. Fatma ÇELİK

Koruma tedbirleriyle cezalandırma

Bu hafta, Timur Soykan ve Murat Ağırel gözaltına alındı” şeklindeki bildirim telefonuma düştüğünde, gayri ihtiyarı yeter ama artık” dedim. Belki birleşip o gece adi bir suç da işlemiş olabilirlerdi ama böyle bir ihtimal aklıma dahi gelmedi. Kendilerinin güvenilir insanlar olmasının da önünde bunun başlıca sebebi ise, bir gazeteci veya genci yaşlısı muhalif bir kişinin artık Türkiye’de sıklıkla siyasi saiklerle gözaltına alınmasının alışıldık hale gelmesiydi.

O sırada aynı haber, Whatsapp gruplarından da tanıdığım kişilerce gönderilmiş, hemen herkes tarafından da benzer düşünceler dile getirilmişti.

Yani, iki gazetecinin gözaltına alınması, başlangıçta henüz nedeni bilinmemesine rağmen, pek çok kişi tarafından siyasi olarak algılandı.

Neticede, kendilerine isnat edilen suç doğrudan siyasi bir suç olmasa da cezaevinde bulunan bir kişinin sözleriyle Türkiye’nin önde gelen gazetecilerinin gözaltına alınabildiği görüldü.

Üstelik, davet edilseler gidip ifadelerini verebileceklerken… Üstelik, halihazırda zaten aynı savcıya başka bir dava hakkında ifade vermek için randevuları bulunuyorken… Ailelerinin, çocuklarının korku dolu bakışları arasında sabahın erken saatlerinde evlerinden alınma yoluna gidildi. Hem de kara para aklama ve yasa dışı bahis gibi suçlamalarla cezaevinde bulunan bir kişinin “gibi hissettim” şeklinde ifadelerle yaptığı şikayet üzerine…

Tedbirlerin niteliği

Son dönemlerde Türkiye’de sabahın erken saatlerinde baskınlarla yapılan gözaltılar ve kanundaki nedenlerin bulunmadığı halde yapılan tutuklamalar alışıldık bir durum oldu.

Ülkenin önde gelen siyasetçileri zaten tutuklu.

Soykan ve Ağırel de tutuklansa şaşırmayacaktık, ancak yurt dışına çıkma yasağı ve adli kontrol şartıyla serbest bırakıldılar diye sevindik.

Oysa, hüküm olmaksızın anayasal bir özgürlüğü sınırlayan bu tedbirler, maddi gerçeğin açığa çıkarılması için bir araçtır. Dolayısıyla ancak amaca uygunsa ve amaçla sınırlı olarak uygulanır. Bu açıdan, tedbire başvurmanın da zorunlu olması, aksi halde amaca ulaşılamaması da gereklidir. Aksi halde zaten tedbirin ölçülü olmadığı sonucuna da varılır.

Henüz hukuki bir kesinlik bulunmadığı için, başvurulan tedbirin dayandığı olgu ve hukuki kanaatin yerinde olduğu hususunda görünüşte bir haklılık bulunması gerekir. Zira, unutulmamalıdır ki, bu tedbirlerin hukuka aykırı olduğunun tespiti halinde tazminata hükmedilebilir.

Bu açıdan ölçülü olmayan bir tedbir, meşru da olmayacaktır.

Türkiyede mevcut durum

Bugün Türkiye’de, tutuklama ve adli kontrol tedbirlerinin uygulanması o kadar olağan bir hala geldi ki, artık ölçülülük, gereklilik gibi kriterleri konuşmaz ve daha hafif bir tedbir uygulandığında sevinir olduk.

Oysa, evet, ancak adli kontrol uygulanmasının yetersiz kalacağı hallerde ve kanundaki nedenlerin varlığı durumunda tutuklamaya başvurulabilir; fakat bu, adli kontrol tedbirlerine sebepsiz ve ölçüsüzce başvurulabileceği anlamına gelmez.

Bir kimsenin Anayasadan kaynaklanan bir hürriyetinin keyfiyetle sınırlanması hukuka aykırı olmakla birlikte, bu tedbirlerin araç olmaktan çıkarılıp bir amaca dönüşmesi veya cezalandırma aracına dönüşmesi, kabul edilemez.

Yazarın Diğer Yazıları