Doğu Türkistan’ı ne kadar biliyoruz?

Bir “Türkistan” var, bir de “Doğu Türkistan” var. “Türkistan” deyince “Batı” eklenmeden, Çin Halk Cumhuriyeti sınırları dışında kalan bölge kastedilir. Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içinde “Doğu Türkistan” deyince özel anlam yükleniyor.

Prof. Dr. Mehmet Akif Erdoğru “Doğu Türkistan Araştırmaları” kitabını yayınladı. (Post Yayınları, 248 s.)

Yazar, çoklukla yabancıların kaleminden Doğu Türkistan’ın tarihine giriyor, bugüne nasıl gelindiğini ortaya koyuyor. Çinliler şunu yaptı, Türkler şunu yaptı demiyor; geniş bir bilgi çerçevesi çiziyor.

“Önsöz”ü okuyalım önce:

“19. yüzyılın ikinci yarısında İngilizler, Kaşgarya üzerinde Ruslarla giriştikleri rekabetten dolayı Doğu Türkistan tarihi, coğrafyası, kültürü, dini ve dili üzerine derlemeler yapmışlardır. Rus yayılmacılığı-İngiliz emperyalizmine sahne olan Doğu Türkistan üzerine özellikle Hindistan’da görevli koloni memurları vasıtasıyla İngilizler epeyce bilgi edinmişlerdir. Onlar bir kısım Rusça kitapları da İngilizceye çevirmişlerdir. Kaşgarya halklarıyla din, dil ve kültür birliği olan Osmanlılar uluslararası bu rekabette etkili olamamışlardır. (...) 19. ve 20. yüzyıllarda edinilen bu bilgilerin çoğunun hâlâ Türkçeye çevrilmediği dikkate alınırsa, İngilizce olan bu bilgilerin Türkiye Türkleri ve genel olarak Türk dünyası tarihi açısından değeri ve önemi anlaşılır. Zira Türkiye’de Doğu Türkistan tarihi ve kültürü üzerine yeterli bir literatür henüz oluşmamıştır. Osmanlı Devleti ile Kaşgar Emirliği arasındaki diplomatik ve askerî ilişkiler konusunda bilinenler ise sınırlıdır. Rus ve Çinlilerin edindiği bilgiler ise Türk okurlar tarafından bilinmemektedir. (...) Batılıların Doğu Türkistan üzerine verdikleri bilgilerin doğru olup olmadığı tartışılabilir, ama en azından onların bakış açısını öğrenmek önemlidir.”

***

Prof. Dr. Mehmet Akif Erdoğru hissiyata yenilmemiş bilgiyle karşımıza çıkıyor.

“İçindekiler” bize bir fikir verecektir. Ara başlıklar ayrıntılı... Seçeceğiz:

M. Veniukof Velihanof’un Kaleminden 1865’te Doğu Türkistan / Çokan Velihanof’un Gözünden 1865’te Kaşgar Şehri / Ladak’taki Britanya Komiseri Robert Barkley Shaw’ın Kaleminden 1871’de Türkistan ve Tataristan Halkları / W. Barthold’un Kaleminden Kaşgar / İngiliz Misyonunun Raporuna Göre 1873’te Kaşgar / 1873’te Kaşgar’da Türkçe / Müslüman Okulları ve Eğitim / 1873’te Kaşgar’da Müslüman Kadınlar / Kaşgar Emiri Yakup Bey / Kaşgar Emiri Yakub Bey Hakkında Batılı Tarihçilerin Değerlendirmeleri / Kaşgarya’da Çin Ordusu / Kaşgar Emirliğinde Devlet Teşkilatı / Doğu Türkistan’da 19. Yüzyıl Sonlarında / Hristiyanlığı Yayma Çabaları / Kaşgar Emiri Yakup Bey’in Iı. Abdülhamid’in Tahta Geçişini Tebrik Eden Mektubu / Osmanlılar Açısından Türkistan Kavramı / Asya-Yı Osmani Kavramı / Kaşgar’da İslamcılık Ve Türk Milliyetçiliği / Doğu Türkistan’da Uygurların Ulusal Uyanışı Ve Buna İttihatçıların Etkisi / Cumhuriyetin İlk Yıllarında Türkiye’nin Doğu Türkistan Meselesine Bakışı / P. T. Etherton’ın Gözünden 1925’te Doğu Türkistan Halkları / Doğu Türkistan Cumhuriyeti (1944-1949) / Doğu Türkistan Devleti Neden Yıkıldı? / Türkiye- Çin İlişkileri / Hakan Fidan’ın Çin Ziyareti (3-5 Haziran 2024) / Doğu Türkistan’da Türklerin İslam’ı Kabulü...”

***

Özellikle Batılıların kaleminden Türkistan Türklerin nasıl göründüğünün ortay konması dikkat çekicidir. “Türk”ün Türk’ü anlatması ile “Türk”ün dışındakilerin Türk’ü anlatması çok farklıdır. Ukrayna’dan Balkanlara, Kafkaslara, Orta Asya’ya kadar birçok ülkede ben de Türkleri anlattım. Benim anlattıklarımla yabancıların anlattıklarını zaman zaman karşılaştırdım. Hakikaten, büyük farklar ortaya çıkıyor. “Türk” ister istemez hissiyatını ortaya koyuyor. Ama yabancı başka yönleri de yazıyor.

“1873’te Kaşgar’da Müslüman Kadınlar” başlığı altında 1873 yılında İngiliz heyetin Kaşgar’daki Müslüman kadınlarla ilgili tespitlerini aktaralım:

“Kaşgar’da çok sayıda Müslüman kadın var, ülke genelinde aşırı bir yoksulluk bulunmadığı için evlenme ve boşanma imkânları kolay ve bu durum çokeşlilikten kaynaklanan suçları önlüyor. Erkeğin, evleneceği eşe sadece bir kıyafet satın alması evlilik için yeterli görülüyor. Erkek zenginliği ölçüsünde bir kıyafet satın alıyor. Zenginse, daha kaliteli bir elbise satın alıyor. Eğer erkek fakirse, maliyeti 10 tenge’yi geçmeyen bir çift çizme ile bir şapka satın alıyor. Nikâh için kadı’ya ödenen ücret, 1tenge’den fazla değildir ama zengin erkekler, kadıya bundan daha fazla ücret öderler. Üç veya dört şahidin huzurunda, kadı’nın çiftleri nikâhlı olduklarını ilan etmesi, evlilik için yeterli bir muameledir. Kendileri ayrıca nikâh merasimi yapabilirler. Farklı statülerdeki kadın ve erkekler arasında evlenmede herhangi bir zorluk yokmuş gibi görülüyor. Zengin bir erkekten boşanan bir kadın, sonradan dar gelirli bir erkekle evlenebilir. Her erkeğin ortalama iki eşi vardır. Dört eş kuralına, tam olarak uyulmuyor. Eşler boşandıklarında, kadı eşlerin her birine birer mühürlü talakname veriyor. Böylelikle eşler, evlilik bağından resmen kurtulmuş oluyorlar.” (s. 44)

***

Prof. Dr. Mehmet Akif Erdoğru’nun “Doğu Türkistan Araştırmaları”ı, farklı bir çalışma. Dünden bugüne, “Türk”e dair çok şeyi dışımızdaki araştırmalardan öğreniyor, kıyas etme imkânı buluyoruz.

Okumak lâzım.

Yazarın Diğer Yazıları