Yunanistan’ın aklı niye Türkiye’de?

Yunan askerleri, 1829’da “Türklerden kurtuluşları”nın yıl dönümünde resmigeçitte Türklere karşı ağıza alınmayacak küfrü slogan yaptılar. Ne katar ağır küfür ne kadar ağır düşmanlıksa, Yunan Hükûmeti bile iyi ki küfrettiler, Türkler küfrü hak etmişlerdi, demedi, telaştan mı, yoksa, bu küfrü “devlet” ciddiyetiyle bağdaştıramadığından mı, küfreden askerlere, hafif de olsa ceza verdi.

Türklere küfrettikleri için askerlerine ceza verirlerken, Yunanistan Genel Kurmay Başkanı Dimitrios Houpis iyi niyeti rafa kaldırıverdi!

Yunanistan Genelkurmay Başkanı, 9-12 Nisan 2025 tarihlerinde Delfi’de düzenlenen 10. Delfi Ekonomi Forumu’nda konuşuyor, Türkiye’yi tehlike olarak görüyor, Yunan Silahlı Kuvvetleri’nin her an müdahaleye hazır olduğundan bahsediyor.

Kime nasıl, niçin müdahale?... Yunanistan’ın bir tarafında Arnavutluk var, bir tarafında tartıştıkları Makedonya var. Bir tarafında Bulgaristan var, bir tarafında Türkiye var.

Makedonya’nın bir kısmı Yunanistan sınırları içinde kalıyor.

Makedonya’nın büyük kısmı Yugoslavya sınırları içindeydi. Yugoslavya dağılınca Makedonya 1991’de bağımsızlığını ilân etti. 1993’te Birleşmiş Milletler’e üye olmak istediğinde, bütün üyelerin oyunu alarak üyeliğe kabul edildi ama Yunanistan, ismini değiştirsin, gelsin, diye diretince “Eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya” (FYROM) adıyla üyeliği tanınmıştı.

Sonra isim tartışmaları, iki tarafın siyasîlerinin dilinden düşmedi. Arada, halk da mitinglerle devreye girdi. Sonunda 2 Haziran 2018’de Makedonya isminin “Kuzey Makedonya Cumhuriyeti” olarak değişmesi üzerinde anlaşmaya vardılar.

Makedonya Devleti, başına “Kuzey”i getirerek “Kuzey Makedonya” adlandırmasını resmiyete döktü ama iki tarafın da içinde bir ukde var.

Yunanistan, Makedonya’yı kendi sınırları içinde görmek isteyecek, giderek güçlendiklerinde, fiilî olarak bir hamle yapacak, diğer tarafta ise Makedonya güçlenirse, Yunanistan’ın sınırları içindeki Güney Makedonya’yı bize verin diyecek.

Aksini iddia edebilir miyiz?!

Dünya tarihi demek savaşlar tarihi demektir. Tarih boyu savaşmayan¸ birbirlerini didiklemeyen devletler/milletler mi var?!

Onun için “güç” esastır.

Yunanlıların/Rumların “Konstantinopolis”i Osmanlı’ya/Türk’e kaptırmalarını hazmetmeleri mümkün mü?

***

Benim tezimdir... Barış esas. Geçmişte Türkler savaştılar. Ta Orta Asyalardan Anadolu’ya, Balkanlara ulaştılar. Ve hatta Deşt-i Kıpçak’tan (bugünkü Ukrayna-Kafkasya, Rusya’nın bir kısmı) üzerinden Avrupa içlerine girdiler. Latinlerin merkezi Roma/Vatikan’a bile dayandılar.

Geçmiş geçmişte kalsın. Her ülke girdiği diğer ülkenin hassasiyetlerini dikkate alsın, kendi sınırları içinde özellikle diğerlerinin “kutsadığı” alanların, “bizleştirilme”sine izin vermesin.

Gençlik yıllarımızda en hararetle savunduğumuz, “Ayasofya Türk’tür Türk kalacaktır!” haykırışlarımız, bir tarafa bırakıyor, sembol yerler, olduğu gibi korunsun, herkesin hassasiyeti dikkate alınsın, diyorum. Tabiî tek taraflı değil. Diğer ülkeler de bizim gösterdiğimiz hassasiyeti göstersin.

Ünlü Rus yazar Dostoyevski (1821-1881) bile öncelikle “Ortadoks” olarak, sonra stratejik düşünceyle İstanbul hayalini kurmuş, Türkçeye de tercüme edilen “Bir Yazarın Günlüğü”nde “Slav ruhunun ve Slavların yeniden doğuşu için... İstanbul er yada geç bizim olmalıdır.” demiştir. Daha önce bu meseleye girmiştim.

***

Yunanlıların atak kesimi Kuzey Makedonya ile Türkiye problemini bir görmüyor. Asıl mesele Türkiye, diyor. Bu yol yanlış. Bu yolun yanlışlığını Atina Üniversitesi’nde rastgele kapısını çaldığım, bölüm başkanı bir profesör de dolaydan anlatmış, birbirimizi anlamak, problemleri konuşarak halletmek gerektiğini, misallerle ortaya koymuştu. Çok meselede paralel düşünüyorduk.

***

Burada Yunan yazar Dimitri Kitsikis’in (1935-1921) kaleme aldığı “Türk-Yunan İmparatorluğu-Arabölge Gerçeği Işığında Osmanlı Tarihine Bakış” kitabına girmek isterdim. Yazdıklarını bir okusanız, çok şaşırırsınız.

(Sonra bu kitap üzerinden hareket edeceğiz.)

Yazarın Diğer Yazıları