Otokrasi mi demokrasi mi?
Türkiye''yi yönetenlerin dış politikada hiçbir şey almadan verme alışkanlığı mı var? Öyle görülüyor.
Siloam Yazıtı...
2700 yıllık Siloam Yazıtı''nı İsrail''e iade ediyormuş. Bu "tarihî eser Kral Hezekiya''nın Kudüs''e inşa ettiği tünelin kanıtı olarak gösteriliyor. Söz konusu tünel inşaatının İsrail''in Kudüs''le bağının çok eskiye dayandığının sembolü olarak görülüyor."
Buyurun bakalım.
Şimdi sormanın tam zamanı değil mi?
BİR; tarihî eserler hükümetlerin mi ki istediği zaman istediği ülkeye veriyor?
İKİ; hani kutsallarımız, yüce Filistin ve onun haklı davasının takipçisiydiniz? Siz adamlara Kudüs''ün belgesini vermişsiniz. Bu mudur dava dava dediğiniz samimiyet?
AKP yönetimi için ezelde var olmak kaygısı yok. Şimdi, şu an ve hemen ne yaparım kaygısı var. Bu sebepledir ki içte ve dışta her şeyi altüst edip sonra da düzeltme çabasına giriyorlar.
İnşallah anlık küçük çıkarlar için gelecek zamanlara kötü örnek olmazlar.
Kırım''ı ne yapıyormuş
Ülkesini kötünün de kötüsü yöneten Ukrayna''nın komedi sanatçısı devlet başkanı Zelenski, "Kırım''ı Rus toprağı olarak tanıyabiliriz" demiş. Türklerin talihsizliğine bakar mısınız? Yıllar yılı kendi başına özgür bir devlet olan Kırım''ı, ne konuştuğu belli olmayan bir adam "Rus toprağı sayarız" diyor.
Hayır, sayamazsın.
Çünkü orası ezelden beri Türk toprağı.
Özgür bir devletti, gene özgür olmalı.
Türkiye''de herkes bu komediyi seyrediyor. Zelenski denen adam, ABD''nin dolduruşuna gelmiş, kendi iç işlerini düzene koymadan, ayrımcılığı bitirmeden, Rusya''ya meydan okumuş ve saldırıya uğrayınca "neredesiniz" diye kışkırtıcılarına feryat ediyor.
Emekli General Tuncer Kılınç Paşa''nın güzel bir tespiti var: "İki süper gücün egemenlik alanları arasındaki coğrafyalarda yer alan, tampon durumundaki ülkeler, emperyalist ülkelerden birinin güdümüne girdiklerinde öteki gücün hedefi olurlar."
Bu Zelenski denen adam yakında Ukrayna''nın yarısını Ruslara vermeye razı olursa şaşırmayın.
Kırım, hey Kırım!.. Kapanın elinde kalıyorsun ya, kanıma dokunuyor, içim yanıyor.
Bilesin!
Otokrasi-demokrasi arasında
Türkiye''de otokrasi, Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle anayasal güce kavuşmuş ve iktidar olmuştur. Böylece iktidar ve ortakları otokrasiyi, muhalefet ve ortaklığı da demokrasiyi savunuyor.
Türkiye''de otokrasi, geleneksel siyasal düzeni alt üst etti. Kendi "oligarklarını" yarattı. Kendi zenginler sınıfını, medyasını hatta kendine bağlı yoksullar sınıfını yarattı. Böylece iktidar blokunu oluşturdu.
Demokrasi tarafı ise doğal toplumsal grupları ve sınıfları kendine çekmekle meşgul. Süreç içinde millet ittifakı bağlamında siyasal adalar ve adacıklar oluştursa da, hepsini bir bütün içinde toplayacak sarsılmaz bir blok oluşturduğu söylenemez. Bu da normaldir. Çünkü demokrasi zaten beraberinde çeşitliliği getirir.
Otokrasi, öyle güç devşirdi ki, sonunda yarattığı güç, kendine zarar vermeye başladı. Çünkü baskıcı. Hak, hukuk ve adalet tanımıyor. Zora dayalı yöntemleri kullanıyor. Bu durum, herkese ister istemez özgürlükleri ve demokrasiyi hatırlatıyor.
Örneğin zamlar, bilime ve ekonominin kurallarına uymayan, zorlama "faiz sebep enflasyon sonuçtur" gibi, geçerliği doğrulanmamış iddialar ve uygulamalar sonunda başına dert oldu.
Türkiye''de otokrasi, doğasının baskıcı ve zorlamacı olması hasebiyle halkı demokrasiye doğru itiyor.
İlk seçimde tükenecek. Demokrasi kazanacak. Çünkü demokrasi haktan, hukuktan ve özgürlüklerden besleniyor.