Atatürk bizim neyimiz olur?
Genç teğmenler 2024 mezuniyet yemin töreninde kılıçlarını havaya kaldırarak öteden beri sürüp gelen askerlik yeminini ettiler ve sonrasında “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye bağırdılar. Bu durum iktidar çevresini rahatsız etti.
İktidar medyası konuyu işlemeye başladı. En bilinen yönteme ve Türk kamuoyunun da zihin haritalarında yer alan kavrama müracaat ettiler: Cunta!
Halbuki ortada cunta munta yok.
Olağan bir mezuniyet törenine bağlı olarak gelişen geleneksel kılıç töreni var. Tıpkı üniversite mezuniyet törenlerinde öğrencilerin kep atması gibi bir şey.
Durumdan vazife çıkarılmasına neden olan açıklamalardan biri de Bahçeli’den geldi. Ona göre "TSK'yı hasmane tartışmaların içine çekme gayreti vahim bir hata” idi.
Bu durumda TSK’yı hasmane tutum içine kim çekmiş oluyordu?
“Mustafa Kemal’in askerleri” olduklarını söyleyen öğrenciler.
Ne zamandan beri?
Bu olay yaşandıktan beri.
Bundan önce hiçbir asker ,başkomutanın askeri olduğu için ne orduyu ikiliğe ve çatışmaya sürüklemiş oluyordu, ne de TSK’nın birlik ve beraberliğini bozmuş oluyordu. Sadece 2024 yılı mezunları bunu yapmıştı.
2024 mezuniyet törenine kadar birlik ve beraberliği bozmayan, hatta tam tersine birlik ve beraberliğin ta kendisi olan “Mustafa Kemal’in askeri olmak” bu tarihten sonra sakıncalı hâle geldi.
Peki, 2024-2025 öğretim yılı sonunda, yani gelecek yıl yapılacak törenlerde ne olacak?
Gene sakıncalı olacak.
Artık bu olaydan sonra TSK’da “Mustafa Kemal’in askeriyim” diyemeyeceksiniz.
Şimdi şu an okul birincisi de olsan fark etmez, öğrencilere verilen cezanın asıl amacı bu.
Kısaca askerlik mesleği, Mustafa Kemal üzerinden mesleki aidiyete dönüştürülmeyecek. Bu durumda Atatürk bizim neyimiz olacak?
Cumhuriyetin Kurucusu, Kurtuluş Savaşının Başkomutanı olarak sıradan tarihsel bir kişi olacak.
Tıpkı İstanbul’u feth eden Fatih Sultan Mehmet gibi. Nasıl kendimizi tek tek Fatih Sultan Mehmet saymıyorsak, onunla özdeşleştirip, onun askerleriyiz demiyorsak, Mustafa Kemal’i de bundan gayrı saymayacağız.
Kısaca Mustafa Kemal olağan, sıradan, tarihsel bir kişi olarak kalacak. Öyle görülecek. Aidiyet duyguları bakımından askerlerin kendilerini onunla eşleştirdiği, bağ kurup askerî kişilik inşa ettiği biri olmaktan çıkacak.
Ne demişti Bahçeli o demecinde? “Kanuni yemin dışındaki yeminin üzeri Aziz Atatürk’le örtülmemeli ve gizlenmemelidir."
“Kanuni yemin” hangi yemindi?
Geçen yıl değiştirilen yemin.
Bahçeli, yeni yeminin “üzeri Aziz Atatürk’le örtülmemeli” diyor.
Bu ifade, ilk bakışta Atatürk’ü yüceltiyor gibi görülse de aslında, Atatürk’ten arındırılmış olan yenisine sadakat isteği dikkate alınırsa, durumun hiç de öyle olmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki genç teğmenler, hiçbir şeyin üzerini “Aziz Atatürk’le örtmüyor.” Tam tersine, tam bir teslimiyet ve sadakatle onun askerleri olduklarını bütün dünyaya haykırıyor.
Böylesine gönülden gelen üstün sadakat ve bağlılık, iktidar medyası ve kimi çevrelerinde “cuntacılık” olarak adlandırılıyor. Böylece olay, amacından saptırılarak, kamuoyu etkileniyor.
Özetle, genç teğmenlerin heyecanla ortaya koydukları mezuniyet sevinci, bazı odaklar tarafından fırsata çevrilmiş oluyor. Süper başarı cezaya dönüştürülüyor. Hâlbuki bu törenden iki hafta önce, aynısı, başta Millî Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı olmak üzere, askerî bürokrasinin alkışlarıyla özel kuvvetlerde gerçekleşiyor.
Öyle ise?
Öyle ise mesele üzüm yemek değil, bağcıyı dövmektir.
Asıl amaç, “Tamam Atatürk var, onu kabul ediyoruz, ama siz, hiçbiriniz, onun askerleri değilsiniz. Kendinizi böyle tanımlamayın” demek istiyorlar. Yoksa yemini neden değiştirsinler?
Sormak lazım: Atatürk bizim neyimiz olur? Bu olaydan sonra biz onun askerleri miyiz değil miyiz? Örneğin sizler, kendilerinizi Atatürk’ün askeri olarak görüyor musunuz, görmüyor musunuz?