Göstergelere bakarak dava profili

Milliyetçi-muhafazakâr partilerin yönettiği ülkede, “davamız” dedikleri düşünce ve fikirlerin ne kadar büyük iddiası varsa hepsi boşa düştü. İktidar denilen sihirli güç, hepsini kendi kontrolü altına aldı ve istediği yönde kullanarak, her bir iddiayı popülizme ve çıkara kurban etti.

Böylece “davalar” sahipsiz ve anlamsız kaldı.

MHP’nin üç milletvekili neden istifa ettirildi? İstifa ettirilince, milliyetçilerin davaya bağlılıkları ve sorumlulukları ve dahi sadakatleri, samimiyetleri ortadan kalktı mı? Dahası altın kaçakçılığına adları karıştığı için haklarında yasal işlem başlatıldı mı? Dava dediğimiz olgu buraya kadar mı?

Partiden attık kurtulduk.

Yenidoğan Çetesi’ni konuşuyoruz kaç gündür.

Kimler yargılanıyor?

Sadece çete üyesi oldukları söylenen bir grup sağlık çalışanı.

Peki, bu hastanelerin yöneticileri ve sahipleri yok mu? Emirlerinde çalışan insanlar masum çocuklara acımasızca kıyarken başhekiminden müdürüne, oradan hastane sahibine kadar, hepsi uykuda mıydı?

TV ekranlarında, ‘Yenidoğan Çetesi’ dışında, bazı özel hastanelerde yüzlerce skandalın yaşandığı anlatılıyor. SGK raporlarına da yansıdığı belirtilen bir hastanede birden fazla hastanın gözünün delindiği anlatılıyor. TV programlarında anlatılan bu ve benzeri olaylar, sadece devletin soyulduğunu, insanlara zarar verildiğini göstermiyor. Aynı zamanda sağlık sisteminin çökertildiğini, sistemin yönetilemez olduğunu, bürokrasinin görevini yeterince yapmadığını, bakanlığın duyarsız kaldığını gösteriyor. Hepsinin toplamına bakıldığında ise ortaya çıkan acı sonuç şu oluyor: İktidar bloku, muhafazakârsa muhafazakâr, milliyetçiyse milliyetçi, değerler sistemini ve siyasi dava olarak tanımladığı iddiaları ters yüz etmekte ve çürütmektedir.

Sorun, sadece sağlıkta değil.

Çayırhan’a gidelim. Orada işçiler kendilerini yerin 500 metre altında hapis etti.

Niye?

Bu işletme özelleştirilmesin diye.

Emeğin ve alın terinin ne gibi bir korkusu var ki böyle davranıyor? Üstelik iş başında milliyetçi-muhafazakâr dava adamları varken? Öyle değil mi?

Çünkü bu insanlar, iktidar ve ortaklarına güvenmiyor.

Neden?

Kendi işletmelerinden önce onlarca işletmenin “kimseye zarar gelmeyecek” diye özelleştirildiğine ve sonrasına şahit oldular da ondan.

Tüm özelleştirmeler, işçiler açısından da devletin gelirleri açısından da zararla sonuçlandı. Örneğin, özelleştirilen şeker fabrikalarının işçilerine bakalım. Hepsi yerli yerinde çalışmaya devam ediyor mu? Maaş gelirleri eskisinden daha iyi mi?

Değil elbette. Öyle ise Çayırhan işçileri ne yapsın?

Dirensin, olmaz desin. Onlar da bunu yapıyor.

Bir zamanlar ülkemizin SEKA kâğıt fabrikaları vardı. İktidarların işe alım yeri, boş oturanların maaş aldıkları yer hâline getirildiği doğruydu, ama özelleştirildikten sonra hepsi yok oldu. Türkiye kâğıt üretemez hâle getirildi.

Artık kâğıt sektöründe yokuz.

Şimdi bu duruma vatansever başarımız diye mi bakacağız?

Başta Kaz Dağları olmak üzere milyonlarca ağacın katledildiği Türkiye coğrafyasına bakınız. Yüzlerce maden bölgesi yabancı şirketlere verilmiş. Aynı şekilde Türkiye’nin limanları da öyle. Devam edelim. Ülkemizde bulunan birçok Türk şirketi, ekonominin içinde bulunduğu sebeplerle yabancılara satılıyor ve satıldı. Neredeyse ülkede bizim olan şirket kalmayacak.

Bunun neresi milliyetçilik yahut İslamcılık veyahut davamıza uygun?

Hiçbir tarafı. Bütün bunlar ve sonuçları ne muhafazakârlık ne de milliyetçilik?

Dikkatinizi çekmek isterim: İngiliz, Fransız sömürgesinden kurtulan ülkelerin ilk yaptıkları şey, limanları, madenleri, ülkenin geleceği ve ekonomisi için büyük öneme sahip şirketleri millîleştirmek oluyor.

Neden?

Bu ülkelerin yöneticileri yabancı sermayeyi sevmiyor mu?

Elbette seviyor. Ancak, millî hâkimiyetin ön koşulu, stratejik olarak, limanları, madenleri, petrol kaynaklarını, kısaca ülkenin tapusunu, yine milletin olan devlete kazandırmaktır. Milletin malını millete geri almaktır. Kimi işletmeleri özel işletmelere bile versen, yine devletin yerli sermayesine teslim ediyorsun.

Bu durumda, Türkiye’de olması gereken ile olanı karşılaştırıp, iktidar ortaklarına, iddia ettikleri “Davanın” gerçekleştirilmesi bağlamında ne söylememiz gerekiyor? Buyurun söz sizin.

Yazarın Diğer Yazıları