Kötüye gidiş

"Gerilemekteyiz" lafını çok yazmaktayım. Farkındayım ama buna dikkat çekmemiz gerekiyor.

2021 yılı verilerine birlikte bakalım.

- ''Hukukun üstünlüğü endeksi''nde 139 ülke arasında 117''nci sıraya geriledik.

- ''Basın özgürlüğü endeksinde'' ise 180 ülke arasında 153''üncü sıraya geriledik.

- Mali Eylem Gücü''nün raporunda kara parada gri listeye düşmüş bulunuyoruz.

- Türkiye''de kişi başına millî gelir dolar bazında 2014''ten bu yana düşme eğiliminde. Resmî verilere göre kişi başına millî gelir Cumhuriyet tarihinde ilk kez 7 yıl üst üste düşüş gösterdi.

- TÜİK oranları kabul edildiğinde Türkiye, enflasyon oranlarının en yüksek olduğu dünya ülkeleri sıralamasında ilk 6''ya girdi. Bu durumda enflasyon oranı Türkiye''den daha yüksek olan sadece Venezuela, Sudan, Lübnan, Suriye ve Zimbabve var. Avrupa ülkeleri sıralamasında ise Türkiye birinciliği kimseye bırakmadı.

- Özgürlükler ve hukuk konusunda ise artık Avrupa standartlarının dışındayız. Çünkü Avrupa Parlamentosu (AP), "Türkiye''nin AB sürecini yok ettiğini" belirten bir karar aldı.

AB meselesini bir uygarlık ve gelişmişlik düzeyi, standart üstü olarak düşünürsek geldiğimiz nokta hiç iç açıcı değil. Tabii burada benim, AB''ye katılımı onaylamadığımı da belirtmem lazım. Kısacası AB''ci olmadan, uygarlığı ve seviyeyi, gelişmişliği esas almayı önemsemek gerektiğinin altını çiziyorum.

AP''nin kararında; "Osman Kavala davasında AİHM''in bağlayıcı kararına açıkça meydan okuyan Türk hükümeti, AB üyelik sürecini yeniden başlatmaya veya yeni müzakere başlıkları açmaya ve açılmış olanları kapatmaya dayalı her türlü umudu kasten yok etmiştir" deniliyor. Hâlbuki AKP hükümetleri iktidara geldiklerinin ilk dört yılını sırf AB''ye girebilmek için harcamıştı.

Peki, şimdi neden "her türlü umudu kasten yok ediyor?"

Çünkü AKP''nin gizli ajandasında Yeni Türkiye''de AB''ye gerek yok. O yeni Türkiye peşinde. O da 1923''le hesaplaşma üzerine kurulu.

Hedef, biraz Osmanlı''dan, biraz Cumhuriyet''ten ortaya karışık, din ağırlıklı, adı "medeniyetimiz" üzerinden inşa edilecek yepyeni bir Türkiye.

Yoksa iktidar yıllarca emek vererek inşa ettiği, uluslararası anlaşmalarla imzaladığı, sonra getirip TBMM''de kanunlaştırarak anayasaya koyduğu hukuki kararları elinin tersiyle neden itsin.

Her yaptıkları "dava" uğruna değil mi?

Peki, nedir o "dava" dedikleri şey?

Cumhuriyetin yüzüncü yılında Türkiye''yi dönüştürme işini tamamlayıp yeni sürece girmek. Lakin işler yolunda gitmediği için, evdeki hesabı tutturamayacakları ortada. Çünkü yıkımla (yağma düzeniyle) bir yere varamazlardı.

Nitekim varamadılar.

Yağma düzeninin yarattığı yıkım, içinde bulunduğumuz buhranları da yarattı. Bu yıkım alanlarından biri de elbette hukuk düzeniydi.

Dolayısı ile geriye gittiğimiz en önemli alanlardan biri de ister istemez hukuk oluyor.

Bir ülke düşünün, herkes adaletsizlikten yakınıyor olsun ve adalet arıyor olsun. Var mı dünyada bizim gibisi.

Yok!

Dünyanın hiçbir ülkesinde bizdeki gibi sokaklar adalet arayanlarla dolu değil.

Hızlı tren kazasında yakınlarını kayıp edenler adalet arıyor.

Gezi davasında çocuğunu kayıp edenler adalet arıyor.

Haksız yere işten çıkartıldığı mahkeme kararıyla tespit edilmesine rağmen hak edişlerini alamayanlar adalet arıyor.

Öldürülen kadınların yakınları adalet arıyor.

İnsan sormaz mı, bu nasıl ülke? Bu güzel ülkeyi kim bu hale getirdi diye.

Elbette sorar.

Soruyoruz da.

Burada alt alta yazıp sıraladığımız onlarca sebep ve daha fazlası nedeniyle diyoruz ki; Türkiye geriye gidiyor, ilerlemiyor.

Yazarın Diğer Yazıları