Garantör devlet olmak maceraya atılmaktır

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Gazze’deki dramla ilgili olarak, “Bölgedeki dostlarımız uygun bulursa garantörlük konusunda rol oynarız” dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de, Türkiye’nin İsrail-Filistin arasındaki kördüğümün açılması maksadıyla yaptığı garantörlük teklifinin son derece akılcı ve isabetli olduğunu belirtip şöyle devam etti:

“Mazlumların üzerine bombalar bırakılmaya ısrarla devam ederse, milletimle açık açık paylaşıyorum ki Türkiye süratle devreye girmeli, tarihî, insani ve inanç sorumluluğunun gereği her neyse yapmalıdır. Türkiye Cumhuriyeti, Gazze’yi yüzü gülen çocukların şehri, kardeşlerimizin huzur ve güven içinde yaşayacağı bir İslam beldesi yapmaya hazırdır, buna da and olsun, hamd olsun muktedirdir.”

Gerek Fidan gerekse Bahçeli kuşkusuz iyi niyetle konuşuyorlar, Gazze’deki insani dramın bir an önce sona ermesini istiyorlar.

Ancak önerilerini hayata geçirmeye çalışmak bizi büyük bir maceranın içine sürükleyebilir, İsrail, ABD, Filistin yönetimi ve Hamas örgütü ile karşı karşıya kalmamıza yol açabilir.

...

Diyelim ki garantör devlet olmamız kabul edildi.

Bu durumda şayet etkin bir garantörlük yapacaksak Türk askerinin savaşın yaşandığı bölgede konumlanması gerekiyor ki bunun yaratabileceği riskler hiç de az değildir.

Örneğin Hamas örgütü İsrail’e yeni bir saldırıda bulunmaya kalktı. Böyle bir tabloda garantör olmanın gereği olarak Hamas’ı durdurmak için onlarla kanlı bir mücadeleye girmeyi göze almamız gerekmez mi?

Aynı şekilde İsrail’in Gazze’ye yönelik yeni saldırılarına karşı garantörlük görevini yerine getirmek istemek de İsrail askerî güçleriyle çatışmaya yol açabilir.

Soruna daha soğukkanlı bakmalı, yaşanan insani dramı bıkıp usanmadan uluslararası platformlar ile bölge ülkeleriyle yapılacak toplantılarda dile getirmeye ve ortak çözümler bulmaya çalışmalıyız.

Tabii bunları yaparken Gazze’deki kardeşlerimize her türlü insani yardımı ulaştırmaya uğraşmalı, yaralıları da ülkemize getirip tedavi ettirmeliyiz.

“Ya para ver ya da atla aşağı!”

Ankara’daki halk otobüslerinde 65 yaş üstü kişiler ücretsiz yolculuk yapabiliyordu.

Devletten ve büyükşehir belediyesinden yeterli desteği göremediklerini belirten halk otobüsleri yönetimi bu uygulamayı geçtiğimiz günlerde kaldırdı, 65 yaş üstü yolcuları sadece her ayın biri ile dördü arasında ücretsiz taşıma kararı aldı.

Yeni uygulama halk otobüslerinde tartışmaların yaşanmasına yol açıyor.

Dün bindiğim otobüste şoför ile yaşlı bir adam arasında şu diyalog yaşandı:

-O kartın geçersiz senin artık, haberin yok mu?

-Yok evladım...

-Para ver bakalım...

-Yanımda para yok ki...

-Paran yoksa atla çabuk aşağı...

-Hay Allah ne yapacağım ben şimdi?

-Bu araba suyla çalışmıyor. Mazotu bana bedava vermiyorlar. Bir daha söylüyorum, paran yoksa atla aşağı...

Yaşlı adam, yolculardan birinin parasını ödeme önerisini teşekkür ederek reddetti, boynu bükük indi aşağı...

...

Kazanılmış bir hak geri alınmamalıdır.

Sorumluluk Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nda mı Büyükşehir Belediyesi’nde mi, yoksa müşterek bir sorumluluk mu söz konusu, tam belli değil.

Ama kim sorumluysa bu soruna acilen bir çözüm bulması gerekiyor.

Yazarın Diğer Yazıları