Vah ki vah benim başım!

Epey zamandır memlekette herkes birbirinden korkuyor ve çekiniyor maalesef.

Sanki bir anlamda insanımız, Fatih Erkoç’un “Oynatmaya az kaldı doktorum nerede?” diyebilecek durumu dahi aşmak üzere.

Öyle bir noktadayız ki doktorlar bile çare olamaz durumdalar.

Çünkü onlar da kendilerine yapılanlar karşısında şaşırmışlar!

*

Trafik terörü almış başını gidiyor.

Kafalar bir şekilde şu ya da bu nedenle bi dünya olmuş.

Bütün bunların nedeni de:

Geçim sıkıntısı…

Okula giderken, ebeveynin çocuğuna harçlık verememe…

Beslenme çantasına bir şeyler koyamama çaresizliği!

Evini geçindirmekte sorumlu olan ebeveynler, evlatlarının dahi ihtiyaçlarını karşılayamayınca, zıvanadan çıkıveriyorlar.

Öyle olunca da bireysel terör hortlayıveriyor.

*

Bugün 40 gün olacak (Ben bu yazımı gazeteme gönderene kadar bir sonuç alınamamıştı), evinde boğularak öldürülen Narin kızımızın katil ya da katilleri hâlâ bulunamadı.

Dedikodulara bakılırsa, işin ucu Diyarbakır’da siyasetin üst noktalarını dahi meşgul ediyor olduğu söyleniyor.

Belki de o nedenle, soruşturma ve araştırma uzadıkça uzuyor.

Yetkililerimiz ‘-…cek, cak’ demekten başka bir şey söyleyemiyorlar.

*

Sekiz yaşındaki Narin’in köyünde ve kendi evinde boğularak öldürülmüş olması, sonra da evinin iki kilometre uzağındaki Eğertutmaz deresi yakınında gömülü bulundu da bu vahşeti kim ya da kimler yaptı, işte onlar -her nedense- bir türlü tespit edilemiyor.

*

Maalesef artık cinayetler de durdurulamıyor!

Gözetim altına alınıyorlar…

Mahkemeye çıkarılıyorlar…

Sonra da gözetimli serbestlikle salı veriliyorlar.

Ya tahliye ediliyorlar…

Ya berat ediyorlar.

Ne acı!..

*

Polisimiz şehit ediliyor…

Polislerimize kurşun yağdırılıyor, yaralanıyor, failleri yakalanıp, adalete teslim ediyor ya, adalet ne yapıyor?

Bütün Türkiye günümüz adaletinin ne yaptığına şahit.

*

Bütün bunlar yaşanırken, memleketi yönetenler o kadar huzurlular ki yaptıkları mangal partisini paylaşabiliyorlar ya da paylaşılmasına müsaade edebiliyorlar.

Ne diyeyim ki?

*

Ahmet Kaya’nın “Öyle bir yerdeyim ki!” şarkısının bir yerinde “Bir yanım bahar bahçe bir yanım yaprak döker” diyor ya, bugün ‘Bahar bahçe’ olan yanımız bile -farkında olamasak da- o dahi yaprak dökmeye başladı bile.

*

Galiba biz tükeniyoruz da ‘-muyormuş’ gibi yapıyoruz.

Ne diyeyim ki?

*

“Bir yanım kışı yaşar, diğer yanım ayaz.

Artık ne bahar aklıma gelir benim

Ne de gönlümce yaşayabileceğim yaz.

Kışı yaşamak, ayazın vurgununu yemek ‘Kaderim mi’ diyeyim?

Hani hepimiz aynı gemideyiz ya

Sınıflarımız farklı bizim…

Kimimiz lüküs kamarada oturur, keyfimiz yerinde…

Kimimiz geminin üçüncü sınıf mevkiinde…

Oysa aynı gemideyiz hepimiz.

Baharı yaşarken, ne ara biz böyleyiz! (Y.A.)

*

Vah ki vaah benim başım!

Vah!..

Yazarın Diğer Yazıları