Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Dr. Fatma ÇELİK
Dr. Fatma ÇELİK

Hukukun Üstünlüğü ve Erdoğan’ın Adaylığı

Dünya Hukukun Üstünlüğü Endeksinde (2023) Türkiye, 142 ülke arasında 117. sırada yer aldı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise Bu haksızlıktır. Türkiye’nin gerçekleştirmiş olduğu reformları görmüyorlar” şeklinde bir sitemde bulundu.

Bakan Tunç’un sitemini değerlendirmeden önce endeksin kriter aldığı kategorilerin başlıklarını belirtelim: Hükûmet yetkililerine getirilen kısıtlamalar, yolsuzluğun yokluğu, şeffaflık, temel haklar, düzen ve güvenlik, uygulama, sivil adalet ve ceza adaleti. Bu sekiz kategoride yapılan değerlendirmeler üzerinden ortalama puan hesaplanarak sıralama yapılıyor.

Reformlar ve gerçekler

Bir sorunu çözmek için öncelikle sorunun varlığının kabul edilmesi, sonrasında o sorunun kaynağına dair analizlerin yapılması gerekir.

Adalet Bakanı Tunç, söylemleriyle tezatlık oluşturmaması açısından açıklama yapma gereği duymuş olacak ki, aynı konuşmada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uyum hususunda da Türkiye’nin iyi bir karneye sahip olduğunu ileri sürmüş. Ancak Türkiye, savaş halindeki Rusya (216 ihlal) ve Ukrayna’nın (123 ihlal) ardından, 72 ihlal kararıyla, 2023 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni en çok ihlal eden üçüncü ülke. Dolayısıyla, kararların uygulanmasına dair oranda hakkında 5-10 ihlal kararı bulunan ülkelerle kıyaslanması bize doğru bir veri sunmuyor.

Bakan Tunç, Saraylar yapıyorsunuz, içerisinde adalet yok” eleştirileri için hâkim ve savcı sayısını arttırmaktan bahsetti. Hemen her konuda olduğu gibi niteliğin nicel değerlerle sağlanacağı yanılgısını burada da görüyoruz. Hukuk fakültesi sayısı artınca nasıl ki hukuku iyileştiremediysek, sadece hâkim sayısı arttı diye de adaleti sağlayamayız.

Bakan Tunç bir de toplumdaki cezasızlık algısını azaltmak adına yapılması planlanan değişikliklerden ve tutuklama tedbirinden bahsetti. Ancak yasa gereği tutuksuz yargılanması gereken kişilerin bugün tutuklu yargılanıyor olmasının esas olarak yasal düzenlemelerden ziyade, uygulamadan kaynaklı olmasına dair bir açıklamada bulunmadı.

Demem o ki, bugün yargının sorunlarını yok saymak veya küçümsemek bize bir şey kazandırmayacaktır. Birtakım endekslerdeki sıralamamızı, onu hazırlayan kuruluşları küçümsemek yerine, şapkayı önümüze koyarak değerlendirmeliyiz ki gerçekten bir çözüm yoluna girelim.

Bu açıdan yukarıda bahsettiğim kategoriler kapsamında, tek kişiye çokça yetki veren sistemin, liyakatsiz atamaların, şeffaf yönetim anlayışının eksikliğinin, temel haklardaki hukuk dışı sınırlamaların, toplumsal şiddetin önlenememesinin, adaletsizliğin bir bütün olarak ele alınarak çözüm arayışına girilmesi gerekiyor.

Erdoğan’ın dördüncü kez adaylığı

Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın -Meclis tarafından erken seçim kararı alması hâlinde- yeniden aday olabileceğini söyledi.

Anayasa’daki bu hükümden daha önce bahsetmiştik. Bu açıdan açıklamanın hukuken doğru olduğunu söyleyebiliriz. Ancak bu açıklama, Türkiye’nin siyasi konjonktürü içerisinde, bir önceki seçimde de Erdoğan’ın hukuken doğru olmayan bir şekilde YSK kararıyla üçüncü defa aday olmasıyla birlikte değerlendirildiğinde soruna işaret ediyor.

Uçum’un “Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a son kez adaylık imkânı verilmesi” önerisi Anayasa hükmünün amacıyla uyumlu değildir. Anayasa, kural olarak bir kişinin yalnızca iki defa için adaylığını öngörürken ve yasama ile yürütmenin karşılıklı denge fren mekanizması adına konulan erken seçime dair düzenlemenin amacı, Meclis’in erken seçim kararıyla seçilmiş cumhurbaşkanını engellemeye çalışmasının önüne geçmekken, Meclis’in bilinçli şekilde bir kişiyi yeniden aday yaparak görev süresini uzatmak için erken seçim kararı alması bu hükmün gayesiyle bağdaşmaz.

Erken seçim kararının Erdoğan’ın yeniden aday olması için yapılmasına tepki gösterilmesi, Uçum’un dediği gibi, Hukuken adaylık imkânı olmasına rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünü kesme” değil, adaylık imkânı oluşması adına kişiye özel bir sebeple erken seçim kararı aldırılmasına karşı gelmektir.

Yazarın Diğer Yazıları