Tarih boyunca tarikat ve cemaatler: 2
Şeyhlerin, eski Mısır rahiplerinden farkı yok!
Tarihin ilk devirlerinden beri liderlik, en zeki, en savaşçı kişiler tarafından üstlenilse de toplumsal hayatı herkesin uyacağı kurallara bağlayabilmek için hukuktan önce inançlar kullanılmıştır. Hukuk, bu inançlara göre şekillenmiştir. Roma Hukuku ise bütün bu tecrübelerin üzerine, dinden bağımsız olarak geliştirilmiş ve bugün dünyanın çok büyük bölümünde uygulanan hukuk sistemlerinin alt yapısını oluşturmuştur.
İlkel dönemlerde kabile liderleri, inanç önderlerini hep yanlarında tutmuş, yani toplumsal hayatı o günkü inançlara göre birlikte kurgulamışlardır...
Din adamları, rahipler, şamanlar, başlangıçta totemlerle temsil edilen “tanrının sözcüleri” olarak faaliyet göstermişlerdir. Daha sonra bazı insanlar, kendilerini Firavunlar veya onlardan esinlenen Zeus gibi Tanrı/Allah ilan etmeye başlamış, sonra da meselâ Tevrat’ta anlatıldığı gibi bir siyah perdenin arkasından, Allah için kesilen kurban etlerinin en iyi taraflarının kendisine getirilmesini istemeye başlamıştır!
Tabii, istekler sadece kurban etiyle kalmayacaktı...
***
Yahudilik, Hristiyanlık veya İslam dini temelinde kurulan bütün tarikatlarda, Mısır etkileri vardır. Eski Mısır'ın da İran, Hindistan veya Uzak Doğu etkisinde kaldığına dair tespitler vardır.
Öyle ki bugün bile Fener Rum Patriği Bartholomeos, ayinlere "çift başlı yılan" başlıklı bir asa ile katılmaktadır. Çift başlı yılan, eski Yunan heykellerinde Zeus'un oğlu Hermes'in elinde de vardır! Türkiye’de bazı eski kiliselerin giriş kapılarında çift başlı yılan sembolüne rastlanır. Murat Acı, bu sembolün Altay Türklerine ait olduğunu, ejderi temsil ettiğini yazmıştır.
Milattan önce beşinci yüzyılda yaşamış ve bugünkü Türkiye, Balkanlar, Kafkaslar, Karadeniz'in kuzeyi, Suriye, Mısır, Libya ve İtalya coğrafyasında geziler yapan ve notlar alan Herodot, “Yunan tanrılarının hepsi, Mısır'dan isim değişikliği ile alınarak Yunan halkına kabul ettirilmiştir, kendisini Tanrı gibi gösteren insanlar, gerçekte bunu diğer insanlar üzerinde hâkimiyet kurmak için yapmış ve taraftar toplamıştır” diye yazmıştır.
Herodot, “Atina’da, yanında güzel bir kadınla beraber altın ve gümüş süslemelerle işlenmiş elbiseler giyerek aynı şekilde süslenmiş atlı bir arabaya binip ana caddeden bir aşağı bir yukarı geçmek, Tanrı sayılmak için yeterlidir. İnsanlar, bunların tanrı olmadığını bilir ama çıkar edinmek için onların peşinden gider” demiştir.
Bugün de insanlar, eski Mısır veya eski Yunan tanrılarına tapar gibi, hâlâ şeyhlerin, dervişlerin, seyitlerin, dedelerin, babaların peşinden gitmiyor mu?
Atina’nın taklit ettiği Mısır’da Firavunlar da tanrılık iddiasındaydı. Milattan önce 15'inci yüzyıl sonunda, Kral 4'üncü Amenhotep Amon, adını Akhenaton olarak değiştirdi ve başta Amon Ra olmak üzere Mısır tanrılarının tamamını reddetti, kanun çıkararak, herkesin tek tanrı olarak Aton'a ibadet edilmesini emretti.
Akhenaton, devleti ve halkı rahiplerin sömürüsünden kurtarmak için eski Mısır tanrılarına inanmayı, sihir ve büyüyü yasakladı, tapınakları kapattı, Amon rahiplerinin görevine son verdi ama o öldükten sonra eski düzene geri dönüldü.
***
Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam gibi üç büyük din, tanrılık iddiasında olan veya putlara temsil ettirdikleri tanrılara ulaşmayı kendi tekelinde tutan insanların, halkı bu yolla yönetmesi ve sömürmesini sona erdiremedi.
Yahudiler, dini sadece kendi ırklarına has kıldı, Hristiyanlar, İsa'yı tanrının oğlu olarak kabul etti. İsa’yı temsil eden rahipler de Mısır rahiplerinin yerini aldı...
İslam’da ise ruhbanlık, “Allah’a şirk koşmak” olarak vaaz edildi ama buna rağmen İslam adına, hatta Allah adına hareket edenler, Mısır rahipleri veya eski Yunan’daki “insan tanrılar” gibi her devirde faaliyetlerine devam etti.
Son dönemlerde, kiliselerde, tapınaklarda veya sözde İslami vakıfların kurslarında, yurtlarında, yoğun olarak çocuk tecavüzleri ortaya çıkmaya başladı!
Bugün, Türkiye’de tarikat ve cemaatlerin çoğu, devleti ele geçirmiş olan büyük sermaye sınıfına girebilmek amacıyla, dini inançlarını istismar ederek halktan para toplamak, bu sayede yeni bir sınıf oluşturmak ve yönetime ortak olmak ve fırsat bulursa iktidarı ele geçirmek için çabalıyor.
Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet Türkiye'sinde, dönem dönem devleti tamamen ele geçirmeye kalkışan tarikat ve cemaatler, sonunda tasfiye edilmiştir.
Buna rağmen tasfiye edilen tarikatların yerini hemen başka tarikat ve cemaatler almıştır.
Örneklerle devam edeceğim.