Almanya seçimleri ve siber tehditler
23 Şubat 2025 tarihi yaklaştıkça, Almanya’nın gündemi sadece sandıklar ve seçim vaatlerinden ibaret değil.
İç istihbarattan sorumlu Anayasayı Koruma Teşkilatı (BfV), geçtiğimiz günlerde öyle bir uyarı yaptı ki, kafalar biraz daha karıştı: “Seçimlere yönelik dezenformasyon ve siber saldırı tehlikesi kapıda.”
Peki, ne oluyor? Mesele neden bu kadar önemli? Gelin, biraz konuşalım.
BfV’nin yaptığı açıklamada, “yabancı istihbarat servislerinin seçimlere müdahale edebileceği” açıkça belirtilmiş.
Bu öyle basit bir uyarı değil. Geçmişte yaşananlar ortada; Rusya’ya bağlı olduğu iddia edilen hacker gruplarının Almanya’da siyasi partilere ve siyasetçilere saldırılar düzenlediği biliniyor.
Yeni bir tehdit analizine göre, aynı aktörler bu seçimlerde de sahneye çıkmaya hazırlanıyorlar.
Amaçları belli: Toplumu bölmek, kaos yaratmak ve seçim sonuçlarını manipüle etmek.
Rusya ve “Enformasyon Savaşı”
Rusya’nın adının geçmesi yeni değil. İlginç olan nokta, meseleye bir “enformasyon savaşı” gözüyle bakılıyor olması.
Klasik savaş yöntemlerinden çok uzak, daha sinsi bir strateji: Yanlış bilgiyle insanları kandırmak, kafa karıştırmak. Sahte haberlerle zihinler bulandırılınca, gerçekleri ayırt etmek zorlaşıyor. Bu da özgür bir toplumun temel taşı olan güveni yerle bir ediyor.
BfV, özellikle Ukrayna savaşına desteği azaltmak gibi hedeflerin altını çizmiş. Toplumda zaten hassas olan meselelerin üzerine gidilerek, insanları daha da kutuplaştırmayı amaçlıyorlar.
Ve ne yazık ki, taktikleri işe yarayabiliyor.
Deepfake Videolar ve Yapay Zekâ:
Yeni Tehlikeler…
Teknoloji çağındayız ya, işin boyutları da değişiyor. Artık sahte haber dediğimiz şey sadece yazıdan ibaret değil.
Deepfake videolar, sahte ses kayıtları… Bir politikacı, ağzından çıkmayan şeyler söylüyormuş gibi gösteriliyor. Ya da bir ses kaydı ortaya çıkıyor, inanması güç bir iddia gündeme geliyor.
Gerçek mi? Sahte mi? Karar vermek kolay mı? Hiç değil!
BfV’ye göre bu tür teknolojiler, seçim sürecinde kullanılabilir. Amaç, seçmenleri yanıltmak, karar alma süreçlerini manipüle etmek.
İşin kötüsü, yapay zekâ gibi teknolojiler, siber sahtekârlıkları eskisinden çok daha inandırıcı hâle getiriyor.
Yani, tehlikenin boyutları giderek büyüyor.
Peki, Biz Ne Yapacağız?
“Eyvah, her şey bitti!” diye panik yapmaya gerek yok.
Ama şunu kabul edelim: Siber tehditleri ciddiye almak zorundayız.
Her gördüğümüze inanmamak, duyduklarımızı sorgulamak artık hepimizin görevi.
Yani, “Aa internette gördüm, doğru olmalı” devri kapandı. Haberleri birkaç kaynaktan doğrulamadan paylaşmamak, dijital farkındalığımızı artırmak şart.
Ayrıca devletin ve güvenlik birimlerinin büyük bir sorumluluğu var. Siber saldırılara karşı önlemler alınmalı, dezenformasyonun önüne geçilmelidir. Ama iş sadece onlara bırakılamaz. Sandığa giden herkesin, doğru bilgiye ulaşmak için biraz çaba göstermesi gerekiyor.
Dostlar, unutmayalım ki seçim sadece oy kullanmak değildir. Bir bilinç sınavıdır.
Önümüzdeki günler, doğruyu yanlıştan ayırmak için hepimize büyük bir sorumluluk yüklüyor. Hadi, elimizi taşın altına koyup bilinçli bir seçmen olalım.
Çünkü sadece bir seçim değil; özgürlüğümüzü, demokrasimizi koruma mücadelesidir.
***
Not: “Siber İstihbarat / Kapımızdaki Siber Tehlike” çok yakında tüm kitapçılarda!