Gerçekten... Bazen haberlere bakınca kendi kendime soruyorum: Bu bir HBO dizisi mi yoksa biz gerçekten burada mı yaşıyoruz?
ABD'nin yeni skandalı "Signalgate" tam olarak böyle bir hikâye. Hani biri oturup yazsa, "Abartmışsın kardeşim" deriz ama yok, her şey gerçek.
The Washington Post belgeleri didiklemiş, üç yetkiliyle konuşmuş. Sonuç mu? Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı Michael Waltz ve diğer Ulusal Güvenlik Konseyi üyeleri, hükümetin işlerini kişisel Gmail hesaplarından yürütüyorlarmış.
Evet evet, yanlış okumadınız: Gmail!
Resmen "askeri sırları Gmail’le paylaşmak" gibi bir şey bu. Hani marketten çay siparişi verirken bile iki kere düşünüyorsun ya, burada Yemen'deki operasyonları falan konuşuyorlar.
Üstelik Gmail meselesi işin başlangıcı sadece. Gazetecilerin deyimiyle olay daha da dallanıp budaklanıyor.
Waltz'un yardımcısı, ciddi ciddi çatışma bölgeleriyle ilgili askeri pozisyonları Gmail'den göndermiş. Hükümet hesabı varken, neden ticari mailden gönderirsin? Şaka gibi.
Ama durun, olay asıl Signal'le patlıyor!
Signal, biliyorsunuz, şifreli mesajlaşma uygulaması. Güvenli diye kullanıyorlar ama... Waltz yanlışlıkla Atlantic dergisinin genel yayın yönetmeni Jeffrey Goldberg’i (!) Yemen operasyonlarının konuşulduğu Signal grubuna ekliyor. Evet, gazeteciyi!
Gazeteci de haliyle ekran görüntülerini alıyor, notlarını tutuyor, haberi patlatıyor. Hatta diyor ki: "Yemen saldırısından iki gün önce gruba davet edildim." Daha ne olsun?
Jeffrey Goldberg sayesinde öğreniyoruz ki grubun adı da: "Husi PC küçük grubu". Küçük grupmuş bir de… Vallahi küçükmüş ama etkisi büyük oldu.
Üstelik bu Signal grubunda neler konuşulmuş neler:
– Trump’ın Yemen saldırısına dair çekinceleri (hatta emojili yorumlar!)
– Avrupa'ya sinirlenen Başkan Yardımcısı JD Vance'ın "Yine Avrupa'yı kurtarıyoruz" isyanı
– Savunma Bakanı Pete Hegseth'in "Avrupa'nın beleşçiliğiyle ilgili öfkeni aynen paylaşıyorum. BU ZAVALLI bir durum" cevabı
– Hegseth ayrıca saldırının saatlerini, silahları ve uçakları bile yazmış!
Yani, işin özeti: Pentagon şefi bile grupta saat saat saldırı planlarını konuşuyor.
Eh, haliyle ortalık ayağa kalktı. Demokrat Parti üyeleri istifa çağrısı yapıyor. Andy Kim açık açık "Pilotlarımızı hedef haline getiren bilgiler" diyerek Hegseth'in istifasını istedi. Jim Himes da "Tanrı'nın lütfuyla ölü pilotlarımız yok" diyecek kadar sert çıktı.
Trump mı?
Trump elbette yangını söndürmeye çalışıyor: "Bu bir skandal değil." Hatta Waltz için "Michael dersini aldı, o iyi bir adam" dedi. E iyi, "iyi adam" olmak yetiyor sanırım.
Ancak olayın bence en acayip tarafı…
Saldırıdan bir gün önce, Pentagon personeline Signal konusunda dikkatli olunması için uyarı yapılmış.
Çünkü Rusya'nın Signal'i hacklemeye çalıştığı bilgisi gelmiş. Ama bu uyarıya rağmen, adamlar Yemen saldırısını Signal üzerinden konuşmaya devam etmişler.
Yani, evde doğalgaz kaçağı var diyorsun, sonra gidip mutfakta kibrit çakıyorsun. O derece.
Şimdi herkes birbirine topu atıyor. Waltz diyor ki, yardımcım eklemiş gazeteciyi. Hegseth, "Gizli bilgi paylaşmadık" diyor. Tulsi Gabbard da “Kaynak, yöntem, yer yoktu” diye ısrar ediyor.
Ama ekran görüntüleri ortada. Atlantic dergisi, konuşmaların tamamını yayınladı bile.
Bu adamlar neden devlet cihazlarını kullanmadı? Analistler de buna kafayı takmış durumdalar. Ciddi ciddi soruyorlar: Neden devletin şifreli sistemleri yerine Signal ya da Gmail?
Ben de kendi kendime soruyorum!
Cevap belki de çok basit. Kolaylarına geliyor. "Bir grup kur, hadi atalım mesajları, iki emoji de koyalım araya" diye bir rahatlık havası var.
Devlet yönetmek WhatsApp grubu yönetmek gibi değil!
Bu yaşananları sadece bir "hata" olarak görmek bence tehlikeli. Ulusal güvenlik böyle hafife alınamaz.
Skandalın dalga dalga yayılmasını izlerken bir yandan da şu soruyu soruyorum: "Eğer gazeteci gruba eklenmeseydi, acaba bunların hiçbirinden haberimiz olacak mıydı?"
Sanırım cevabı hepimiz biliyoruz.
