Bilmem anlatabildim mi muradımı?
Biz birbirimize ne ara düşman olmuşuz?
Niye olmuşuz?
Bu düşmanlık tohumlarını kim ektiyse…
Nasıl ektiyse ekmiş ve bizi birbirimize düşman etmeyi başarmışlar.
Görünen bu!
*
Birbirimizi karşılıklı olarak aşağılamışız, birileri gülmüş!
Karşılıklı olarak birbirimizi terörist ilan etmişiz, birileri sırıtmış!
Karşılıklı olarak birbirimizden nefret etmeyi başarmışız, birileri “Hah! Tamam! Şimdi oldu!” demiş.
Neredeyse gözümüzü kan bürürcesine birbirimize yüreğimizi ve gözümüzü karartarak dünyanın en zor işini ‘Şiddetini başarmışız’ birileri bizi alkışlamış!
Ancak niyeyse dünyanın en kolay eylemi olan:
Sevme eylemini…
Ben seni anlıyorum söylemini…
Ben seni anlamaya çalışıyorum özlemini bir türlü gönlümüze ve dilimize düşürebilmeyi akıl edememişiz.
*
Hoşgörüyü…
Hoş görmeyi…
Birbirimizi anlamaya çalışmayı…
Anlayabiliyor olmayı başaramamışız.
*
Oysa karşımızdakini şu veya bu şekilde itham etmek o kadar zorken…
Aşağılamak o kadar inciticiyken…
Birbirimizden nefret edecek duruma gelmiş olmak o kadar ürkütücü ve korkutucu bir durumken…
Neredeyse gözümüzü kan bürürcesine birbirimize yüreğimizi ve gözümüzü karartarak nasıl olmuşsa ve nasıl başarmışsak, dünyanın en zor işini başarmayı, başarmışız.
*
Bu başarıyı, bugünlere getirecek kadar bu konuda emek veren…
Uğraşan…
Ter akıtan…
Zaman harcayan…
Memleketimin insanını…
Duygularımızı…
Hayallerimizi de beraberinde harcayarak, başarılamayan bir rekor kırıldığı için gerçekten bütün katılımcıları üzüntülerimle kutlamak…
Tebrik etmek…
Ve her birine teessüflerimi sunmak istiyorum.
*
Şunlar bunu yaptı bunlar şunu yaptı demeden…
Birbirimizi anlamayacak kadar birbirimizden uzak durarak…
Birbirimizi anlamak yerine ayrışmayı tercih ederek…
Memleketi bu hale getirenlere üzüntülerimi sunuyorum.
*
Oysa ben bugün bugüne kadar gerçekleştirmeyi çok istediğim bir isteğimin gerçekleşmesi nedeniyle, onun mutluluğunu sizinle paylaşmak istiyordum ya, paylaşamadım işte…
Özelim olduğu için değil…
Onun haberini alınca yüreğimde oluşturduğu duygularımı sizinle, o kadar çok paylaşmak istiyordum ki, ‘Belki birinize bir mutluluk bulaştırırım’ diye ya, olmadı işte, paylaşamadım!..
İçim el vermedi!
“Senin mutluluğun sende kalsın, yanlış anlaşılırsın.” dedi, içimdeki bir ses ve ben de sustum.
*
Sonra da bugünkü köşe yazım için haberleri tararken, Trabzonspor-Adana Demirspor maçı sonrası, benim güzel ülkemde bir türlü bitmek tükenmek bilmeyen şiddetin, ne ara bu kadar tehlikeli boyuta ulaştığını dillendiren Adana Demirsporlu savunma oyuncusu Semih Güler’in, Sözcü gazetesinin internet sayfasındaki “Kadına yönelik şiddete karşı mücadele günü neden var?” sözü, içime bir kor gibi düştü…
“Bugünü niye özel yapıyoruz?” diyordu çünkü!
"Ülkemizde çok kötü şeyler oluyor.
Yakın dönemde bir hocamızı öldürdüler.
Anlayamıyorum ben.
Kadınlar; annelerimiz, kardeşlerimiz, onlar her şeyimiz.
Onlar olmazsa bu dünya çok kötü olur.
*
Ben Almanya doğumluyum.
Biz, ülke olarak ne zaman birbirimize bu kadar düşman olduk?
Her hafta başka bir şeyle karşılaşıyor, başka bir şeyi kınıyoruz.
Anlayamıyorum. Bunlar olmamalı." diyordu.
*
Belki de:
“Gelin barışı konuşmayalım, yaşatalım…
Sevgiyi konuşmayalım, yaşayalım…
Dostluğu konuşmayalım, hissedelim ve yayalım…
Ve bunların hiçbirinin parasal karşılığı yok ve bedava…
Ama şiddetin bedeli… çok pahalı çook!” demeye getiriyordu Semih Güler.
*
Bilmem anlatabildim mi muradımı?