Türkler üç kuruşluk ticarete feda edilemez
Bugüne kadar dinlemeyen varsa mutlaka dinlemelidir; Uygur kızı Nursimangül Abdurreşid'i mutlaka dinlemelisiniz. Onun "Dört sene oldu, annemin sesini duyamıyorum; annem babamı görmek, onlara sarılmak, insan gibi yaşamak istiyorum." diyen sesini mutlaka duymalısınız. Çin'deki soykırıma duyarsız kalınmasına isyan ederek "Ben nasıl inanırım Müslümanların, Türklerin kardeş olduğuna?" diye soran sesine mutlaka kulak vermelisiniz.
Nursimangül Abdurreşid sözlerini bitirirken sormaya devam ediyor: "Dünya neyi bekliyor, oradaki milyonlarca insanın ölmesini mi?"
Nursimangül Hanımın son sözleri, 21. yüzyıl insanlarının, İslâm âlemindeki, Türk Dünyası'ndaki bütün Müslümanların ve Türklerin vicdanlarına kazınmalıdır:
"Ben sözümü söyledim, imdi insanlıktan cevap bekliyorum."
Avusturya, Danimarka, Belçika, İngiltere, İspanya, İtalya, "Milyonlarca insan kamplarda tutuluyor." diyerek isyan ediyor.
Avustralya, Yeni Zelanda, ABD, Kanada, "Hiçbir ülke Çin'den gelen sığınmacıları geri göndermemelidir." diye sesini yükseltiyor.
Tam 39 ülke, "Uygur kültürü, din ve inanç özgürlüğü, serbest dolaşım hakkı, ifade hürriyeti kısıtlanıyor." diye haykırıyor.
Bütün bunlara karşı Müslüman ve Türk ülkelerinin gözleri kör, kulakları sağır.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi'ne üye Avustralya, Kanada, Japonya, Almanya, Fransa… tam 22 ülke, Doğu Türkistan'daki kitlesel gözaltıların durdurulması için çağrıda bulunarak mektup yazıyor.
Bütün bunlara karşı…
Nursimangül Abdurreşid, Abdukadir Calalidin, Abdurehim Heyit… ve daha milyonlarca Uygur Türk'ü, adı bilinen ilk Türk şairi Aprınçor Tigin'in çocuklarıdır. Türk edebiyatının bilinen ilk aşk ve tabiat şiirlerini yazan eski Uygur Türklerinin çocuklarıdır. Kendilerine, devletlerine, hakanlarına Türk diyen Karahanlıların çocuklarıdır. Kâşgarlı Mahmud'un, Yusuf Has Hâcib'in çocuklarıdır.
Karahanlılar, Uygurlarla beraber bütün Türklerin tarihteki büyük hanedanlarından biridir. Karahanlı bilgini Kâşgarlı Mahmud, "Türkler yirmi boydur." diyerek Oğuz'u da, Kıpçak'ı da, Başkurt'u da, Tatar'ı da, Kırgız'ı da, Uygur'u da sayar. Karahanlı hakanı Satuk Buğra Han'ın Müslüman olmasıyla Türkler İslam dünyasına girer.
İstemi Kağan'ın otağını kurduğu, Bizans elçilerini ağırladığı Doğu Türkistan, tarihî Türk yurdudur. Orada sadece Uygurlar değil, Kazaklar ve Kırgızlar da yaşamaktadır. Az da olsa Özbek ve Tatar Türkleri de vardır. Uzak kardeşlerimiz Salırlar, Sarı Uygurlar, Doğu Türkistan'ın az ilerisindedir.
Hangi açıdan bakarsanız bakın, tarihin hangi noktasından bakarsanız bakın Doğu Türkistan demek Türk demektir. Türkiye de Türk milletinin yaşadığı, Türk milletine ait bir devlettir; "Ben nasıl inanırım Türklerin kardeş olduğuna?" diye soran Nursimangül Hanımın sesini duymalıdır. Türkiye'yi yönetenler bu sese kulaklarını tıkayamazlar. Üç beş kuruşluk ticaret yapacağım, diye Uygur Türklerini feda edemezler. "Üç beş kuruşluk" sözünü de rastgele söylemiyorum. İlgilenenler Türkiye ile Çin arasındaki ithalat ihracat farkına bakabilirler. İhracatımız çok az, ithalatımız çok fazladır. Kaldı ki kazançlı olsak ne değişir? Ortada bir insanlık dramı, bir Türklük faciası vardır.
Yakın tarihte, Barzani yönetimiyle ticaret uğruna Irak Türkleri feda edilmiştir. Sıra Uygur Türklerine mi geldi? Orada bulunanlara yapılan işkenceler yetmiyor, şimdi de Türkiye'ye sığınmış Uygurları mı göndereceğiz? Suçluları iade anlaşmasının meclise gelmesi ne demek? Yoksa orası Türkiye Büyük Millet Meclisi değil mi?
Eğer Türk iseniz, eğer Müslüman iseniz, öyle olduğunuza inanıyorsanız bu anlaşmayı onaylayarak bu vebale ortak olamazsınız.
Yoksa siz, İnneme'l-mü'minûne iḫve (Şüphesiz müminler kardeştir.) derken ama Uygurlar hariç mi diyorsunuz?