Fırlamak
Fırlamak fiiline Türkçe Sözlük’te üç anlam verilmiştir. 1) Hızla, birdenbire bulunduğu yerden çıkmak, ayrılmak, 2) Yerinden oynayıp ileriye doğru çıkıntı yapmak, 3) Fiyatı birdenbire yükselmek.
Epeyi zamandan beri üçüncü anlam gündemde iken, fırlayan fiyatlar insanları inim inim inletirken son günlerde “bulunduğu yerden birdenbire fırlamak” anlamı öne fırlayıverdi.
Çatlak bir ses, cümlenin sonuna doğru yükselip kulakları deldiği an bulundukları yerde iğneler varmış gibi hep birlikte yerlerinden fırlayanlar sayesinde biz kelimenin birinci anlamını da hatırlayıverdik.
Aslında çatlak sesin tonlamalarındaki düşüşleri, çıkışları izlerken bazı çıkışların ancak “fırlamak” fiiliyle anlatılabileceğinin farkında idik. Ses birdenbire patlıyor, hançereden fırlayıveriyordu. Bu bir işaretti tabii ki. Ses hançereden fırlayınca dinleyenler de hemen yerlerinden fırlamalıydılar.
Bu arada “saygı ile yerinden fırlamak” diyebileceğimiz bir eylemden de söz etmek gerekir. Bu eylemde tempo biraz düşüktür çünkü ne de olsa saygıyı ve hürmeti ziyadesiyle hak eden bir zât-ı şâhâneye karşı yapılmaktadır. Bu mukaddes fırlama işine bazı kendini bilmezlerin katılmaması, hiç şüphe yok ki muhterem bir zatın değil onların itibarına gölge düşürür.
Bu arada yanlış anlamalara meydan vermeyelim. Konumuz, aynı fiilden türemiş olan argo kelime değildir. O argonun temelinde ana karnından birden fırlayıverme gibi bir düşünce olmalıdır.
Fırla- aslında kök değil gövdedir. Yani onun da bir kökü vardır: fır. Ve bu yansıma kök çok verimli bir köktür. Mesela fırdöndü diye harika bir birleşik türevi vardır. Yukarıda bahsettiğim birden yerinden fırlayanlar ile saygı ile yerinden fırlayanlar var ya, işte onlar birdenbire fırdöndü de oluverirler. Fırıldak da harika türevlerden biridir. Sonuç olarak hepsi de fır fır hareket etmeyle ilgilidir. Fır diye hareket edersiniz bu fırlamaktır. Fır diye dönersiniz, o zaman da ya fırıldak ya fırdöndü olursunuz.
Sabahları yüzünüzü gerer, tonunu gittikçe artırarak sesinizi gırtlağınızdan birden fırlatır, geceleyin kalabalıklar içinde yüzünüzde gülücüklerle dolaşırsanız buna ne derler çıkaramadım. Bu eyleme yukarıdaki kelimelerden hiçbiri uymuyor. Belki de fıresti fırgüldü diye yeni deyimler icat etmemiz gerekir.
Bir de fırlak varmış, “dışarı doğru fırlamış, çıkmış, çıkık olan”. Fırlayanlar sadece yerlerinden çıkıp fırlamış veya dönerek fırlamış olmuyorlar. Onların bir yerlerinde de bir fırlaklık vardır. Kimisinin sesinde, kimisinin bedeninde veya bedeninin bir bölgesinde. Bütün aşağıdan bakan zavallı mahlûklara göre bunlar yerden fırlamış gibi görünürler. Haydi bedenle ilgili olana yaratılıştandır deyip geçelim. Ama bir de ruhlarında fırlaklık olanlar var, yani ruhları dışarı doğru fırlamış olanlar. Bu, bazen koltuk sevdası bazen para sevdası olarak ortaya çıkar. Bu gibilerin ruhlarının o fırlamış, çıkık taraflarını gemlemek mümkün olmaz. Yerlerinden fırlayıvermeleri veya fırıldak gibi dönüvermeleri de bu hırslarının, bu ruh fırlamışlıklarının sonucudur. Onları saraylar da kâşaneler de doyurmaz.
Kimse başka tarafa çekmesin, bu yazı halka dönük bir toplum dil bilimi (sosyolengüistik) yazısıdır.