Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

En iyisi “Hürriyet Kasidesi”ni okumak

Ne dersiniz, Namık Kemal’in ruhu başlarımızın üzerinde geziniyor mu hâlâ?

Namık Kemal’in 1870’lerde yazdığı Hürriyet Kasidesi, Meşrutiyet aydınlarıyla Cumhuriyet’in ilk nesillerini beslemiş olan en önemli şiirlerden biridir. Denebilir ki Mustafa Kemal’in de içinde bulunduğu Meşrutiyet aydınları hürriyet aşkını bu şiirden almışlardır. 1950’lerin ikinci yarısıyla 1960’ların ilk yarısında orta öğrenim çağında bulunan benim neslimin çocukları, edebiyat derslerinde bu şiiri okudukları gibi şu veya bu şekilde görüştükleri okumuşlardan da şiirin en az birkaç beytini ezberden dinlemişlerdir.

Şiirin en ünlü beyitlerinden biri şudur:

Ne mümkün zulm ile bîdâd ile imhâ-yı hürriyyet Çalış, idrâki kaldır muktedirsen âdemiyyetten.

Zulümle, adaletsizlikle hürriyeti imha etmek mümkün değildir. Ben “mümkün değildir” diye aktardım ama şairin “ne mümkün” söyleyişi çok daha vurgulu ve etkilidir. Şiire estetik yükseklik veren unsurlardan biri de zaten bu söyleyiştir. Tam Namık Kemal’ce bir dikleniş.

İkinci mısra imkânsızlığın sınırını söylüyor. İnsanlıktan ancak idraki kaldırırsanız hürriyeti yok edebilirsiniz. İnsanlarda idrak, algılama yetisi olduğu sürece başka bir deyişle insan, insan olduğu sürece ondaki hürriyet duygusunu yok edemezsiniz.

Bir üstteki beyti de okuyalım:

Civanmerdân-ı milletle hazer gavgadan ey bîdad! Erir şemşîr-i zulmün âteş-i hûn-ı hamiyyetten.

Ey zalim, sakın, sakın, milletin civanmertleriyle kavgaya girme. Yoksa senin zulmünün kılıcı, hamiyet sahiplerinin kanının ateşiyle erir. Bugünlerde anlamı az bilinen “hamiyet”, bu şiirden beslenen nesiller için çok önemli bir kavramdı. Aileleri, yakınları, milletleri ve ülkeleri tecavüze uğradığı zaman insanlar, bu tecavüzü defetmek için müthiş bir gayret sarf ederler, işte bu gayrete hamiyet denir. Namık Kemal diyor ki bu hamiyetin ateşi karşısında hiçbir zulüm duramaz, zulmün kılıçları bu ateşin hararetiyle eriyip gider.

Namık Kemal zalimlerle yetinmez, zalimlere yardım edenleri de en ağır şekilde eleştirir:

Muîni zâlimin dünyâda erbâb-ı denâettir, Köpektir zevk alan sayyâd-ı bî-insâfa hizmetten.

Bu dünyada zalime yardım edenler alçaktır. Zalimlere yardım edenleri şair avcı köpeğine benzetiyor ve ikinci mısrada şöyle diyor: İnsafsız avcılara hizmet etmekten zevk alanlar köpektir.

Hürriyet kavramını bu kadar güçlü beyitlerle vurgulayan Namık Kemal yine de şiirin sonunda insanların gaflet uykusunda olduğunu düşünür ve onlara seslenir:

Kilâb-ı zulme kaldı gezdiğin nâzende sahrâlar, Uyan ey yâreli şîr-i jeyan bu hâb-ı gafletten.

Üzerinde gezdiğin bu nazlı sahralar zulmün köpeklerine kaldı, bu topraklarda şimdi zalimlerin köpekleri geziniyor. İkinci mısrada şair millete sesleniyor: Ey öfkeli ve yaralı aslan, artık gaflet uykusundan uyan! Uyanmazsan hürriyet elinden tamamen gider ve vatanın zalimlere, onların köpeklerine kalır.

Namık Kemal, zulüm karşısında milletin gaflet uykusunda olduğunun farkındadır ama onun yaralı bir aslan olduğunun da farkındadır. Hem de öfkeli, kükremiş bir aslan.

Son sıfatları ben eklemedim. Farsça jeyan sözünün karşılığı Kamûs-ı Türkî’de aynen şöyledir: “Kızgın, kükremiş, coşmuş.” Örnek olarak da şîr-i jeyan tamlamasını vermiş.

Ne dersiniz, Namık Kemal’in ruhu başlarımızın üzerinde geziniyor mu hâlâ?

Yazarın Diğer Yazıları