Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Ahmet B. ERCİLASUN
Ahmet B. ERCİLASUN

UMUT

“Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” uranı (sloganı), bağımsızlık ruhunu, Türk’ün hiçbir emperyalist güce tutsak olamayacağını anlatır.

Yedi gece boyunca televizyon ekranlarından Saraçhane’deki yüz binleri seyrettim. Aziz İstanbul’un semalarında nazlı nazlı dalgalanan on binlerce ay yıldızlı bayrak içimi ısıttı. “Al bayrak demek Türk demektir, Türklük demektir.” dedim kendi kendime ve gönlüm umutla doldu.

Kameralar yüz binleri aşan kalabalığın yüzlerine yaklaştıkça çoğunluğun gençlerden ve kadınlardan oluştuğunu gördüm, kalbim bir daha umutla doldu.

Direne direne kazanacağız.” diye haykırıyordu kalabalık. “Demek ki insanlarımız özgürlüklerine düşkün. Sadece düşkün değil baskılara karşı dirençli.” dedim, yine içim umutla doldu.

Ama en çok da “Mustafa Kemal’in askerleriyiz!..Bu uran (slogan) artık Atatürk sevgisinin çok ötesinde anlamlar ifade ediyor. Türklük sevgisini, Türklüğü yüceltme ülküsünü anlatıyor. Çağdaşlığı, laikliğe bağlılığı anlatıyor. Türklüğün ancak çağdaş olarak yükselebileceğini anlatıyor. Her şeyden önce de bağımsızlık ruhunu, Türk’ün hiçbir emperyalist güce tutsak olamayacağını anlatıyor.

Mustafa Kemal’in askerleriyiz!” Ebru Eroğlu, İzzet Talip Akarsu, Serhat Gündar, Deniz Demirtaş, Batuhan Gazi Kılıç… Onların şahsında bütün teğmenlerimiz, bütün subay ve astsubaylarımız, bütün erlerimiz… Ve elbette hepimiz Mustafa Kemal’in askerleriyiz. Anıtkabir defterine “Senin askerin.” diye yazan Ebülfez Elçibey’i hatırlıyorum ve yüreğim çarpıyor, ben de haykırıyorum: Mustafa Kemal’in askeriyim!

Kumandayı ilerletiyorum. Sık sık yaptığım gibi Avaz’da duruyorum. Çünkü Türk Dünyası Müzik Topluluğu, sevgili Cem Gürdal’ın şefliğinde çok sevdiğim bir parçayı okuyor: Özbek, Türkmen, Uygur, Tatar, Azer bir boydur / Karakalpak, Kırgız, Kazak bunlar bir soydur… Ortada Çiğdem, Feryal, Seher, Feza. Çalgılarda artık hepsi de tanıdık yüzler, akraba yüzler: İnanmengler, aldanmengler ey Türk yigitler!... Sen hiç meraklanma sevgili Sabir Kârger! Artık inanmayacağız, hiçbir emperyalistin tatlı sözüne, yumuşak ipeklisine inanmayacağız. 1980’lerde, Afganistan’dan yeni gelmiş bir öğrenci iken seni dinleyen birkaç kişi idik. Bak şimdi bütün Türk Dünyası’ndan milyonlarca insan senin Anayurt Marşı’nı dinliyor. Umutla başını kaldırarak, umutla gözlerini geleceğe mıhlayarak. Türk’ün geleceği, Türk’ün yarını parlak.

Gözlerim Avaz’da takılı kaldı. Anayurt Marşı bitti. Kara giysili bir kötü ruh çıktı sahneye. Acayip danslarıyla soydaşları, dildaşları, ülküdaşları aldatmaya çalışıyor. Ancak kadın şamanlarımızın güzel dansları ve musikileriyle yerin altına gönderiliyor. Kara giysili çağdaş emperyalistler, Türk’ün ak ruhuna, direnişi anlatan rakslarına ve müziklerine çarparak parçalanıyor.

Umut doldu yüreğim. Anadolu’nun dört bir yanına doğru uçuç böceği gibi uçtu yüreğim. Edirne’den, Van’dan, Akdeniz’den ötelere doğru kanatlandım. Girne’ye, Bakü’ye, Semerkant’a baktım yükseklerden. Aşkabat’a, Merv’e baktım; Bişkek’e, Talas’a baktım; Astana’ya, Almatı’ya baktım. Kartal gibi, bürküt gibi uçuyordum. Kerkük’e, Kırım’a, Kazan’a, Kâşgar’a gel ediyordum, el ediyordum. Umutla bakıyordum Türk Dünyası’na, şairlerine, ressamlarına ve bütün sanatçılarına, bütün insanlarına.

Yazarın Diğer Yazıları