‘Türkçülük’ derken (4)

Kaç gündür neden “Türk’üm” diyenlerin kazandığını ele alıyoruz. Tartışma çok önceye dayanır ve sistemli tartışmayı Akçuraoğlu Yusuf (Yusuf Akçura) başlatmıştır. Büyük yankı uyandıran “Üç Tarz-ı Siyaset”i, dediğim gibi, “Türk” gazetesinde 1904’te yayınlamış ve Osmanlıcılığı, İslâmcılığı ve Türkçülüğü tartışmaya açmıştır.
Akçuraoğlu, gönlü Türkçülüğe yatmakla beraber, kendisini geriye çekerek üç akım üzerine fikir yürütmüştür. Ona cevabı Ali Kemal ve Ahmet Ferit (Tek) vermişlerdir. Bahsetmiştim. (“Üç Tarz-ı Siyaset” üzerine ayrıntılı bir çalışmamız var. Bitince ayrıca ele alacağım.)
Burada Ahmet Ferit Tek’in nezdinde Osmanlıcılık’tan Türkçülüğe evrilme zaruretinden bahsedersek, “Türkçüler” in neden kazandığının cevabını bir yönüyle vermiş oluruz.
Aydınlar Ocakları Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Çolak Bey’in tespitini buraya almam gerek; sonra konuya gireceğim. Tıp doktoru Ahmet Çolak Bey, “Müslüman kavimlerin tarih boyu Türk’e düşmanlıklarının psiko-sosyolojik analizini yapmak, bugünkü olaylara ışık tutması açısından son derece önemlidir.” diyor. Tespitlerini “haset, kompleks, kin, kötüleme ve aşağılama, intikam” olarak sıralıyor. Kısaca açarsak:
Kendisini Türk hissetmemekle birlikte Müslüman olan kavimlerin Türk’e kıskançlığı tarihin her döneminde var olmuştur.
Siyasi İslâmcıların “Türk müsün, Müslüman mısın?” sorularının temelinde baskılanmış bu hasetlik vardır. Somalili Müslüman kardeşi, Myanmarlı Müslüman kardeşi... olanların Türk Müslüman kardeşi nedense yoktur(!).
Uzun süre haset çeken insanlar, zihin dünyalarında kompleksi yaşarlar. Haset, kompleks patolojik bir durumdur. İnsan zihnini kemirir.
Uzun süre komplekse giren insanlar, düşünce dünyalarında kinlenirler.
Kıskandığı, haset duyduğu millete karşı aşağılayıcı üslûba yönelirler. Türk Milliyetçiliğini ayaklar altına alırlar, “T.C.” ifadesini kaldırırlar.
Türk Milletinden intikam almaya giden her şeyi desteklerler.
Ahmet Ferit Tek’in, öncelikli kaygısı “Kayı Han Türklerinin... muazzam ve muhteşem eseri” Osmanlı Devleti’nin korunması idi.
Herkes bir tarafa çekilince aslî unsur Türkler, bu topraklardan başka gidecek yerlerinin olmadığı idrâkiyle Türk ruhunu ister istemez öne çıkardılar ve savunma hattını “Türk ruhu” etrafında kurdular. Allah’a çok şükür ki muvaffak oldular.
Ne yaparsan yap, başının üzerinde yer ver ve aslî unsuru bir kenara it; anâsır hiçbir surette Osmanlı içinde kalmak istemiyor; “ayrılma”nın ötesinde, Osmanlı sahasını da gasp için faaliyet gösteriyor. Aydınlar, ister istemez, devlet taviz vermemeli, bütünlüğü sağlayabilmek için güçlü duruma gelmelidir, demişlerdir. Trükçülüğün maksadı budur, kendini bilmektir.
Yenal Ünal, “Ahmet Ferit Tek” kitabında Ahmet Ferit’in fikirlerini işlerken, Türk ruhu etrafında “kale inşası”nı da ortaya koyuyor.
***
Teşekkür: Av. Ahmet Başalan, 12 Eylül’ün hemen öncesi netameli günlerde sadece ve sadece “kitap” diyen ender arkadaşlarımdandı. İkimizin de koltuğunda mutlaka kitap olurdu. Kendisiyle çok şeyi paylaştık. Ahmet ve eşi Av. Feriha Başalan’dan, yıllar sonra, beni eski günlere döndüren çok zarif bir yılbaşı tebriği aldım. Her ikisine de teşekkür ediyorum. A. T.

Yazarın Diğer Yazıları