Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Armağan KULOĞLU
Armağan KULOĞLU

Türkiye’yi radikal gelişmeler bekliyor

ABD’deki seçimi Trump’ın kazanması ve yönetimde yer alacak kişilerin ortaya çıkmasından sonra, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde dış politika, güvenlik ve diğer önemli konularda radikal gelişmelerle karşı karşıya kalabileceği beklenmektedir.

Bunu, Trump’ın önceki başkanlık dönemindeki davranış ve uygulamalarından, seçim kampanyalarındaki sözlerinden ve yönetimde birlikte çalışmak için tercih ettiği kişilerin özellikleri ve geçmişteki tutumlarından anlamak mümkündür.

ABD’nin tutumu ne kadar değişebilir?

İlişkilerinin esasını ABD çıkarlarının tayin ettiği, çıkarlar Türkiye’yle örtüştüğünde ilişkilerin iyi, özellikle güvenlik alanında ters düştüğünde ise kötü olduğu görülmüştür.

Önceki Trump döneminde çıkar çatışması nedeniyle ilişkiler bozulmuş, buna bir de Trump’ın öngörülemez tutumunun, devlet adamlığına yakışmayan üslubunun ve tehditlerinin eklenmesiyle dibe vurmuştur. Biden döneminde de daha önce bozulan ilişkiler iyiye gitmemiş, bir noktada sorunlar kemikleşmiştir.

Rahip Brunson olayı, S-400 sorunu ve F-35 projesinden dışlanmamız unutulmamış, CAATSA yaptırımları da devam etmektedir. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliği pazarlığı sonucu kabul edilen F-16 projesi her an dondurulma riski taşımaktadır. Suriye’deki PKK/YPG yapısı özerklik aşamasına getirilmiştir. Yunanistan ve GKRY’le savunma iş birliği anlaşmaları imzalanmış, buralarda ABD üsleri oluşturulmuş ve kuvvet yığınağı yapılmıştır. Yunanistan-Türkiye 7/10 kuvvet dengesi bozulmuş, Doğu Akdeniz’deki Türkiye’nin hak ve menfaatleri konusunda Yunan-Rum ikilisinden yana tavır alınmıştır. Olumsuzluklara ekonomi ve ticari alanları da eklemek mümkündür.

Görüldüğü üzere Trump dönemindeki olumsuz gelişmeler, Biden döneminde de devam etmiştir. Bunda, Pentagon, CIA, bürokrasi ve etkin düşünce kuruluşlarının başını çektiği müesses nizamın etkisinin olduğunu söylemek mümkündür.

Şimdi buna, Trump’ın öngörülemeyen davranışlarını, yönetime seçeceğini ilan ettiği Ulusal Güvenlik Danışmanı, Dışişleri Bakanı, Savunma Bakanı, CIA Başkanı, Ulusal İstihbarat Örgütü Direktörü ve Orta Doğu Özel Temsilcisi’nin düşünce yapısının Türkiye düşmanlığı ve Türkiye’nin güvenliği aleyhinde olmasını da eklediğimizde, bu yeni dönemin de kolay olmayacağı ve sorunlarla karşılaşılacağı anlaşılmaktadır. Bu arada Trump’ın Ermeni yanlısı tutumu ve yeni seçilen İsrail Büyükelçisi’nin İsrail tezlerine verdiği güçlü destek de göz ardı edilmemelidir.

Ayrıca var olan İsrail, Yahudi ve Siyonizm taraflılığının, Dışişleri Bakanı Rubio, Ulusal Güvenlik Danışmanı Waltz ve Ortadoğu Özel Temsilcisi Witkoff’un aşırı yanlılığı nedeniyle daha da artacağı, yine Dışişleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik danışmanının PKK/PYD yanlısı olmasından dolayı yeni yönetim döneminde de ABD’nin tutumunda önemli bir değişiklik olmayacağı, üslup ve davranışların bazı farklılıklar gösterebileceği, ancak her an için radikal tutumlara da hazırlıklı olunması gerektiği düşünülmektedir.

En kritik konu Suriye

Türkiye’nin ABD’yle sorun yaşadığı en kritik konulardan birisi de karmaşık, karmaşık olduğu kadar da Türkiye’nin güvenliğini ve bekasını etkileyen Suriye’deki durumdur.

Suriye’de ortaya çıkan ve gün geçtikçe Türkiye için hayati öneme haiz bir durum arz eden bu karmaşık yapının sebeplerinden biri de Türkiye’nin ideolojik yaklaşımlarla uygulamak istediği politikadır. Ancak olaylar beklendiği gibi gelişmeyince durum, Türkiye için bir güvenlik ve beka sorunu haline gelmiş, oluşan bu tehdide yönelik bir seri operasyonlar da dâhil önlemler alınmaya çalışılmıştır.

Bu kapsamda sırasıyla Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarları olarak adlandırılan operasyonlar icra edilmiştir. Bu operasyonların amacı, bölgeden Türkiye’ye müteveccih terör tehdidini bertaraf etmek, sahada kontrol tesis edilerek teröre karşı tampon bölgeler oluşturmak ve en önemlisi de ABD’nin politikası gereği oluşturmak istediği ve bu konuda mesafe katettiği yekpare bir terör koridorunu akamete uğratmaktır.

Bu operasyonlarda Rusya’nın harekât esnasında nötr kalması sağlanmış, ABD’nin de ilk iki harekatta sessiz kalması temin edilmiştir. Ancak ABD üçüncü harekâta, politikasının gerektirdiği amaca ulaşmasını engellediği için karşı çıkmış, harekât ilerledikten sonra da durdurulması için etkin çağrılarda bulunmuştur.

Türkiye hâlihazırda pozisyonu muhafaza etmektedir. Kontrol ettiği bölgeler arasındaki Tel-Rıfat, Münbiç, Kobani boşluklarını tamamlamak, Kamışlı bölgesini de buna eklemek, Irak kuzeyinde neredeyse tamamlanmış olan tampon bölgeyle birleştirmek, böylece güneydoğu sınırı boyunca yekpare bir tampon bölge oluşturmak istemektedir.

ABD ise IŞİD’le mücadele bahanesiyle destek verdiği, Suriye’nin %30’unu kontrol ettirdiği PKK/PYD/YPG/SDG yapısına özerklik kazandırma yolunda ilerlemektedir. Amacı İsrail’in güvenliği bahanesiyle öngördüğü 4 parçalı Kürt Federasyonu’nun Suriye ayağını teşkil ettirmektir.

ABD’nin yeni dönemde

Suriye politikası nasıl olabilir?

Dışişleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı, PKK/PYD/SDG Örgütü ve Kürt yanlısı bir politikaya sahip olup, onları müttefik olarak nitelendirmiş, ABD’nin bölgeden asker çekmesine karşı bir tutum izlemiş ve Barış Pınarı harekâtına da karşı çıkmışlardır.

Trump’ın seçim propagandası esnasında, ABD askerlerini Suriye’den çekeceği yönündeki söylemine uyup uymayacağı belli değildir. ABD’nin burada 1000’e yakın askeri olup, bunların da daha çok danışman, teknik personel, eğitici durumda olduğu ve örgütü kendini yönetebilecek duruma getirmeye çalıştığı, ABD Merkezi Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) kontrolünde ve birlikte hareket ettikleri bilinmektedir.

ABD’nin buradaki politikasının, Türkiye ile ilişkileri düzeltmek isteyip istemediğine bağlı olacağı, buna önem vermediği takdirde Türkiye açısından iç açıcı bir tabloyla karşılaşılamayacağı düşünülmektedir.

Ancak ABD’nin, Türkiye’nin Rusya ve Çin tarafıyla ilişkilerinin çıkarlarını zedelediğini, Ukrayna’da barış için Türkiye’ye ihtiyaç duyacağını, Ortadoğu’daki etkinliğini, NATO ve Batı çıpasında tutması gerektiğini hesaplaması halinde, bu konuda daha esnek ve kısmen Türkiye lehinde hareket edebileceği düşünülebilir.

ABD’nin, PYD özerk yapısının Türkiye’nin himayesine verileceğine, hatta Türkiye’nin bir parçası olacağına, hatta buna Irak özerk yönetiminin de dahil edilebileceğine ilişkin muhtemel bir teklifine karşı uyanık olunmalıdır.

***

-İlişkilerde Trump’ın kendi başına da hareket edebileceği dikkate alınmalıdır.

-Trump ve ekibinin, Türkiye’nin dikkate alınması gerektiği hususunda ikna edilmesine yönelik çaba sarf edilmeli, diyalog kanallarının açık tutulmasına çalışılmalıdır.

-Türkiye’nin yapısı üniterdir. Toprak genişletme havucuyla mevcut yapısı bozulduğu zaman kopmaların olacağı hesaplanmalı, bekamızı etkileyen BOP ve Kürdistan politikası tuzağına düşülmemelidir.

-Suriye operasyonu için ABD’yle mutabakat sağlanamaz ve ABD’ye rağmen yapılması düşünülürse, bunun şimdiki Biden-Trump ara döneminde yapılması tercih edilmelidir.

Yazarın Diğer Yazıları