5 çocuğun ölümünden asıl sorumlu kimler?

Facialar elbette hükûmete bağlanmaz ama, Ak Parti’nin 23 yıllık iktidarında facialar peş peşe gelmedi mi?

Maden faciaları, depremler, gün geçmiyor ki kadınların öldürülmeleri, cinsî sapkınlıklar, bebeklerin, çocukların istismarı, mafya organizasyonları, say say bitmiyor.

Önceki gün İzmir-Selçuk’ta 1, 2, 3, 4 ve 5 yaşlarında kardeşlerin, yangında, feci şekilde hayattan kopuşu, yüreklerimizi dağladı.

***

Geriye doğru maden facialarına bir bakın...

En fazla facia Ak Parti Hükûmeti zamanında. Geçmişte doğru giderseniz, teknoloji de geriye doğru gider, faciaları kaçınılmaz görürsünüz. İleriye doğru teknoloji daha donanımlıdır ve faciaların önüne geçmek için geçmiş facialara bakarak tedbirler alınmıştır.

Öyle mi!?

Liste vereceğim:

2003’te Ermenek’te 10 işçi, 2004’te Küre’de 19 işçi,

2009’da Mustafakemalpaşa’da 19 işçi, 2010’da Dursunbey-Odaköy’de 17 işçi,

2010’da Zonguldak-Karadon’da 30 işçi, aynı yılda Keşan-Küçükdoğanca’da 3 işçi,

2013’te Zonguldak-Kozlu’da 8 işçi, aynı yıl Manisa-Soma’da 1 işçi,

2014’te Manisa-Soma’da 1 işçi, aynı yıl yine aynı yerde 301 işçi hayatını yitirdi. Maden kazalarından en çok insanımızı bu kazada kaybettik.

Kazalar çok. 2014’ten 2022’ye kadar 18 kaza oluyor. Çok işçimizi yitirdik. En son 14 Ekim 2022’de Bartın-Amasra’da 42 insanımız hayattan koptu.

Facia işçilerin ölümleriyle kalmıyor. Eşleri, çocuklarıyla hayat mücadelesine atılıyorlar. Çocuklar babasız büyüyorlar, yüreklerinin bir tarafında ömür boyu acı taşıyorlar.

***

Silahsız gezen yok. Arada silah imalathanelerine baskın düzenliyor polis. Baskınlar özellikle ekranlara taşınıyor ki, hükûmet nasıl silah imalatçılarını buluyor, nasıl tedbir alıyor, görün demek isteniyor. Ya bulanamayan imalathaneler ya yurda kaçak sokulanlar?

Uyuşturucunun yaygınlığı... peynir ekmek gibi uyuşturucu satılıyor. Bu illete bulaşanlar bir daha iflah olmuyorlar. Hayatları sönüyor. Uyuşturucunun teslim aldığı insanların aileleri dağılıyor. Anne-babalar uyuşturucu müptelası çocuklarının ıstıraplarıyla kahroluyorlar. Aileler devlete çocuklarımızı kesin tedavi edilene kadar bırakmayın, diye yalvarıyorlar.

Kadın katliamı akıl alacak gibi değil... Kadın cinayetlerinin listesine bir göz atın... Dehşete düşersiniz.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun sitesine girdim. 2008-2023 yılları arası kadın cinayetlerin listelemişler. Onlar da tavırlı. Saray Hükûmeti’nin iptal ettiği “İstanbul Sözleşmesi” ile kadın cinayetleri arasında bağ kuruyorlar.

Bu aktivistlerimiz 2023 yılı değerlendirmesinde, “Geçen bu 15 yılda kadın cinayetlerinin azaldığı tek yıl İstanbul Sözleşmesi’ne imzanın atıldığı 2011 yılıdır.” diyorlar ve “İstanbul Sözleşmesi hakkında tartışmalar başladığından bu yana kadın cinayetleri ve şüpheli ölümlerde artış yaşandı. İstanbul Sözleşmesiz geçirdiğimiz bu yılda da kadın cinayetleri ve şüpheli kadın ölümlerinde büyük bir artış gerçekleşti. İstanbul Sözleşmesi etkin olarak uygulandığında birçok kadının hayatta kaldığı bu kadar açıkken siyasi iktidar İstanbul Sözleşmesinden imza çekti.” diye devam ediyorlar.

Cinayet işleyecek kişi sözleşme tanır mı? Cinayete odaklanan beynin bir tarafında İstanbul Sözleşmesi’ni taşıyor, arada maddelere bakıp neresi bana uygun neresi bana uygun değil diye muhasebe mi yapıyor?

Sözleşme vardı, yoktu üzerinde durmuyorum. İstanbul’un adını taşıyan bir sözleşmeye zamanında imza atıyorsun, sonra, bir kesimin tenkidi yüzünden iptal ediyorsun. Bir kesim de sözleşmenin iptaline şiddetle karşı. Bütün menfîlikleri bu iptale bağlıyor. Üstelik itiraz edenler içinde Saray’ın destekçileri de var.

Kadınlar hemen her gün öldürülürken, aktivistlerin aklının bir tarafında “İstanbul Sözleşmesi”nin yatmasına fırsat verilmemeliydi. Varsın, kalsın sözleşme. Ne değişecekti?!

2018’de 308, 2019’da 360, 2020’de 300, 2021’de 280, 2022’de 344, 2023’te 315 kadın katledilmiş. 1 Ocak, 31 Ekim 2014 arasında ise katledilen kadın saylısı artıyor: 357.

***

Sosyal çöküntü ile cinayetler arasında sıkı bağ var. Ev yangınlarında çocukların hayatların yitirmelerinde de bu bağın olmadığını söyleyebilir miyiz?!

1-5 yaş arasında beş çocuk, evde, elektrik sobasının devrilmesi yüzünden feci şekilde can veriyor.

Babaları hapiste, anneleri hurda toplayarak geçimini sağlıyor. Arada yardım da alıyor. En büyüğü beş yaşında. Beş çocuğun evde yalnız bırakılmaları düşünülebilir mi?!

Bir komşunun anlattıkları ibretlik:

“Ailenin durumu hep kötüydü. Yardım geliyordu ama gelen yardım yeterli mi? Bu olayın yaşanmasının sebebi yoksulluk, destek verilmemesi, takipsizlik…”

Aynen öyle...

Saray Hükûmeti, kendi zamanlarında, tabiî afetlere kadar bütün olanları bir tahlil etmeli.

Yazarın Diğer Yazıları