Soytarılar ve budalalar

Ak Partililerin (Reis Bey'in) kendilerinden olmayanları düşman görmesi yüzünden, çok insan istemeye istemeye karşı safa geçiyor.
HDP'nin kapatılması için açılan dava vetiresinde saflar öyle bir belirginleşti ki...
HDP'nin nereyle iltisaklı olduğunu, ne yapmak istediğini bilenler, geç bile kalındı, diyorlar.
Kimileri sırf Reis Bey'e tavırları olduğu için, bölücü yıkıcıların değirmenine su taşıyorlar.
Bir soytarı çıktı, milletvekilliği düşürüldüğü hâlde TBMM'de, gösteri yaptı, çıkmamak için ayak diretti.
("Soytarı", bu sıfata sinirlenmesin. Sözlüğe baksın. Paye bile veriyorum. Ama halk arasında sözlükteki manasıyla kullanılmıyor, onun için alındım, derse kendi bileceği iş.)
Budalalar, soytarıların hâl ve sözlerinde hikmet ararlar, peşlerinden giderler.
TBMM'de kaç gündür, "Soytarı"nın gösterisinde olanları nasıl izah edebilirsiniz?!
(Kastedilen "budalalar" sakın sözümden alınmasınlar. Fert olarak muhakkak çok ince düşünürler, her şeyin farkına varırlar, fikir üretirler. Ancak... "Sürü"ye karıştıklarında "kendileri" olmaktan çıkarlar. Budalalık, bir tür sürü bağışıklığıdır! Dostoyevski'nin "Budala" romanını okuyun. Çok keyifli.)
"Çözüm=Çözülme" döneminde, iktidardakiler, PKK'nın asıl ne istediğini hiç mi hiç düşünmeden veya nihayetinde bizim de düşündüğümüz odur, dediklerinden akıntıya kürek çektiler. HDP'lileri, sizin adamlarınız, sizin serokunuz, siz ikna edersiniz, diye Kandil'e ve İmralı'ya gönderdiler.
Masaya oturuluyorsa, yanlış veya doğru, masaya oturması gereken devleti yönetenlerdir. PKK'nın uzantısından medet umdular.
PKK'lılarla 2009'da Oslo görüşmelerini hatırlayın. İsveç'te, bir başka devletin aracılığında, devlet adına bizzat MİT elemanları görüştüler. (Aracı devlet! Büyük utanç, büyük vebal!)
Ülkeyi parselleme pazarlığına "devlet" adına, üstelik "devlet"in ceza verip hapse attığı adama PKK'nın siyasî uzantısını pazarlığa gönderenler, sizce suçlu mu, suçsuz mu?
HDP'liler de hazır İmralı'ya, Kandil'e gitmişken, ülkeyi parçalama temrinleri yapalım, dediler. İmralı'da, Kandil'de strateji belirleyip geri döndüler. Ve sonunda öyle bir metin getirdiler ki, Dolmabahçe'de, devleti temsil edenlerle, PKK adına orada bulunan HDP'liler eşit düzenle sıralanarak, Abdullah Öcalan'ın 10 maddelik dayatmasını okudular.
Devleti yönetenler, "Çözülme"ye giderken ileride başımız ağrımasın diye kendileri için bir de kanun çıkarttılar: "Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun".
Kanun numarası: 6551. 16/7/2014'te Resmî Gazete'de yayınlanmış. 6 madde. 4. Madde'ye vereceğim:
"(1) Bu Kanun kapsamında verilen görevler, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarınca ivedilikle yerine getirilir. / (2) Kanunun 2'nci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentleri kapsamındaki görevleri yerine getiren kişilerin bu görevleri nedeniyle hukuki, idari veya cezai sorumluluğu doğmaz."
(İmlâ üzerinde kısa duracağım: Bentler sıralanırken "ç" sırası da var. Çok yerde; c'den sonra d'ye geçiyorlar. "Görevleri nedeniyle" deniyor. Yanlış, "görevlerinden dolayı" olacak. "Hukuki, idari veya cezai" derken nispet i'lerine şapka konacak.)
Bu kanunda, (9/7/2018), Yeni Rejim'e geçişle birlikte bir değişikliğe gidilmiş.
HDP'liler AYM'ye savunmalarını verirlerken, biz ne yaptıysak iktidardakiler istediği için yaptık, demeyecekler mi? Bu kanuna da sığınmayacaklar mı?
Bakalım nasıl savunma verecekler.

Yazarın Diğer Yazıları