MHP'de yeni yapılanma
Milliyetçi Hareketçiler, bütün Türkiye sathında örgütlenmeye gidiyorlar. İki gün önce İstanbul 3. Bölge'de, 12 Eylül öncesinin çilesini çekmişler ve yeniler bir araya geldiler. Memleketin hâlini görüştüler. Hemen kapıya polis dayandı. Bu bile gösterdi ki, zorlu bir mücadelenin içindeler. Türkiye birilerinin iki dudağı arasına teslim edilemez, Türkiye birilerinin koltuklarına kurban verilemez, diyorlar.
Toplantıya katılan Mehmet Gül'le (Deli Kurt) görüştüm, Elazığlı olan... Eski MHP milletvekili Prof. Dr. Mustafa Gül'ün kardeşi. 12 Eylül öncesinde, İstabul Ülkü Ocakları Başkanlığı yapan Yozgatlı Mehmet Gül'le ismi sık karıştırılırdı. Hatta birinde, Mehmet Gül gazetelerin manşetindeydi. Yerköy'de (Yozgat), 12 Eylül Darbesi'nin astığı astık kestiği kestik yüzbaşısı, Mehmet Gül'ün babası Şeref Amca'yı gözaltına aldırmıştı. Manşetteki ise Elazığlı Mehmet Gül'dü.
MHP'ye sahip çıkanlar, bu partiyi birelerine koltuk değneği yapanlardan kurtarmak isteyenler neden İstanbul'u sıkı tutuyorlar? İstanbul'a hâkim olan Türkiye'ye hâkim olur düşüncesindeler.
Bir fetih harekâtının başlatıldığını söyleyebiliriz.
İstanbul fethedilmeseydi, bir Devlet-i Aliyye-i Osmaniye'den bahsedebilir miydik?
Mehmet Gül'e, Anadolu'yu sordum. Anadolu'dan kuşkularının olmadığını söyledi. Elazığ'da yüzde 90'ın "hayırcı" olduğunu, hâliyle Balgat'a tavır aldığını anlatıyor. Başka isimlerden, başka şehirlerden de örnekler verdi.
Bu köşede, her ilde, her ilçede millî birlik için komiteler teşekkül ettirilmesi gerektiğini ve halkın ülkesine sahip çıkması için bilgilendirilmesi, şuurlandırılması gerektiği minval üzerinde yazmıştım. Gördüğüm kadarıyla, iş sıkı tutuluyor. Gelişmelere göre tavır alınmıyor; önceden gelecek hesap edilerek bir organizasyona gidiliyor. Milliyeti Hareketçiler zor zamanlarda ortaya çıkmışlardır.
Balgat'ta oturanlar gibi yapsalar, Beştepe'nin çitinden atlayıp: "Aman mahkemeler olağanüstü kongre kararlarını durdursun! Koltuk gidiyor, size başkanlık verelim." deselerdi, halk nazarında, bunca yılın mücadelesi, bunca yılın kararlılığı birden yer ile yeksan olmaz mıydı?
Bu yazıyı yazarken Balgat'ta oturanın salı konuşması bir taraftan kulağıma geliyordu. Onun adına üzüldüm. Adrese teslim "başkanlık=tek adamlık"ı te'vil bile edemiyordu.
Ülkü Ocakları'nın eski 10 genel başkanının bir sert açıklamayla "Hayır!" çekmeleri Balgat'ı düşündürmesi gerekirken, gözlerini kapıyorlar, kulaklarını tıkıyorlar.
Başkanlıkla ülkenin neleri kaybedeceğini bile bile "evet" için haykıran Balgat'taki zat, kusura bakmasın, ister istemez benzetme âmiyane olacak, sapla samanı karıştırıyor, aynı Saray'ın adamları gibi, "Hayırcılar" ile yıkıcıları, bölücüleri, eski komünistleri bir kefeye koyuyor, kendisini bu yüzden "Erdoğancı" ilân edebiliyor:
"Eğer Doğu Perinçek ve hayırcı yoldaşlarıyla Recep Tayyip Erdoğan arasında bir tercih hakkımız olursa kesinlikle ve istinasız Sayın Erdoğan'ı tercih edeceğimizi herkes bilmeli ve kafasına sokmalıdır. Bunlar çılgına dönüp kudursalar da millet için, devlet için, Cumhuriyet için, Türklüğün bekası için evet diyeceğiz. "
Türklük için "evet"miş! Daha neler neler için "evet"miş.
Öyle mi?!
Dünkü TBMM'deki konuşmasını satır satır ele alacağım. Yarını beklesinler!