Kör ideoloji nereye götürür?!
Ünlü tarihçi Prof. Dr. Kemal Karpat "Türk Demokrasi Tarihi" kitabının üçüncü baskısının hemen girişinde şöyle der:
"(Uzun giriş yazmamın sebebi) Türkiye'de demokrasinin kökleşmesini destekleme düşüncemdir. Bugün (Nisan 2008) bu destek her zamankinden daha önemlidir, çünkü yarım yüzyıllık demokratik kazanımlar tehlikededir. En geniş anlamı ile demokrasi; insanı özgürleştirerek ona kişiliğini, kimliğini ve toplum içindeki yerini serbest iradesiyle belirleme imkânını verir. Böylece özgürleşen kişi, her bakımdan daha verimli, dengeli ve kendisi, toplumu ve dünya ile barışık bir hayat sürer. Demokrasi karşıtı ideolojiler din, ırk, dil vb. unsurları kullanarak kendi görüşlerini topluma zorla kabul ettirmek isterler. Böyle bir rejim ile biçimlenen kimseler hür olamaz ve demokrasiyi benimseyemezler."
Kemal Karpat (1926- ) dünyayı tanıyan bir ilim adamı. Romanya Türklerinden. İlk gençlik yılları doğduğu ülkede baskı altında geçmiştir. Uzun yıllar hür dünyada ders verdiği için demokrasinin çarklarının nerede işlerlik kazandığını ve nerede kırıldığını biliyor.
Kitabının üçüncü baskısını yaptığı tarih, belirttiği gibi, 2008. İktidarda kim var? Ak Parti.
Hoca, o tarihte Türkiye'nin demokrasisini tehlikede görüyor.
Kemal Karpat aynı zamanda "İslâm'ın Siyasallaşması" kitabının da yazarı. 800 sayfalık eserdeki tespitleri mutlaka dikkate alınmalıdır.
Zamanımızda, bilip bilmeden öne çıkarılan II. Abdülhamit asıl ne yapmak istemişti? Bir tarafa bakıyorsunuz "Kızıl Sultan", bir tarafa bakıyorsunuz "Ulu Hakan"... "İslâmcılığın bayraktarı"... Öyle mi acaba?
Kemal Karpat'ın bir tespiti çok mühim: Abdülhamit, istibdatta uç noktaya varmıştır. Bu belli... Dönemi hassas. Genç Osmanlılar, Jön Türkler vs. hareket hâlindeler. Anasır, bu kargaşada ne koparırız fikriyle, yabancıların kapısını aşındırıyor, iştahlarını kabartıyor. Silâhlanmışlar üstelik... Öyle bir an geldi ki, zincir kırıldı. Herkes bir tarafa dağıldı. Toparlanma çok zor oldu; rejim değişti. Ardı dağılmayı getirdi. Bir parça toprak kurtarıldı ve Cumhuriyet kuruldu.
Biz "İslâmcılık" derken, Müslümanın Müslümana yapacağı en büyük zulmü yaptık. "Cemaat" dediler, baş tacı ettiler. Adamlar ellerine silâh alıp başımıza bomba yağdırdılar. Sonrası tam bir "istibdat". OHAL iki yılı buldu. Fillerin tepişmesi yüzünden binlerce insan hapislere düştü. Kadınlar bebeleriyle dört duvar arasına tıkıldılar. Eğer bu hapse atılanların içinde, hâlâ "cemaat" deyip umut bağlayan varsa "İçeride çürüsün!" diyeceğim. (Bu ayrı bir yazı konusu.)
Biz bugün yeni bir güne uyandık.
Bu yazıyı seçim neticelerine bakmadan yazdım. İstesem, günlük politikaya girer, şu şu kadar aldı, şu şu kadar milletvekili çıkardı, der kısa yoldan konuyu kapatırdım.
Fikirlerin dayatılmadığı, hürriyetlerin daraltılmadığı, insanların ekmeğinin elinden alınmadığı İslâmla çakışmayan/çakıştırılmayan bir düzen gerek.
Kemal Karpat Hocanın şu sözleri bir derstir: "Eğer siz bir ideolojiye yahut da sonradan kabul edilmiş bir fikre saplanırsanız ve illa belirli bir olayı o kafanızdaki modele yerleştirmek isterseniz netice yanlış olur."
Kör ideolojinin bizi nereye götürdüğünü görüyoruz.