Kerkük canımız (3)
"Kerkük canımız" derken "Kerkük"ün bir sembol olduğunu yazmıştım. Mesele "Musul"da düğümleniyor. Kerkük'ü de içine alan Musul Misak-ı Millî'nin sınırlarına dâhildi. İstiklal Savaşı verilirken Musul'a, daha öteye Kerkük'e uzanacaktık. Yemin etmiştik. (Misak-ı Millî, "millî and" anlamına gelir.)
Zaman geçtikçe Musul'a, Kerkük'e, Erbil'e, Süleymaniye'ye uzanamayışımızın sancısını çekiyoruz. Zarurî vaziyetler bizi, geride durmaya icbar etti.
"Zarurî" deyince düşünmeliyiz. 1926 Ankara Antlaşması'yla buraları ebediyen terk ettiğimiz düşünülüyor. Herkes biliyor ki, şartlar elvermediği için, o antlaşmaya imza atılmıştır. Birçok araştırıcı bu antlaşmada da haklarımızın baki kaldığı hususunda fikir yürütmüşlerdir. Bizim yüreğimizin bir parçası "el"e teslim edilmiştir. O "el" İngilizlerdi. İngilizler istedikleri gibi sınır çizmişler, Irak'ı kendi başlarına yönetmeye kalkışmışlar; ancak halkın homurtusu ayyuka çıkınca, Haşimîlerden (Peyygamber sülalesi) bir kukla "kral" getirmişlerdir ki, bu kralın babası Hüseyin Hicaz'da İngiliz desteğiyle Osmanlı'ya kafa tutmuş, Ülkenin parçalanmasında, Müslümanların ayrışmasında, ve birbirine düşmesinde aslî rol oynamıştır.
İslâmcılarımız, İslâm ülkelerindeki despot yönetimlere, kuklalara kafa yormuyorlar. Ortalık güllük gülistanlık gibi "İslâm birliği"nden bahsediyorlar. İslâm birliği meselesinde akla ziyan teoriler üreten Prof. Dr. Hayrettin Karaman "birilerini" boş hayallere kaptırıyor. (İktidarın akıldanesi olduğu için sözlerini dikkat alıp gerekli ikazları yapmalıyız. Çok şükür, "İslâmcı" çizgide görünen kimileri "Ne oluyor hoca!" demeye başladılar.)
Türkiye'nin Irak'a ve Suriye'ye müdahale mecburiyeti hissettiği şu zamanda, düşünüyorum da, keşke Birinci Körfez Savaşı'nda, arada bir isabetli kararlar veren Turgut Özal'ın sözü dinlenip Irak'a girilseydi. ABD işgal edeceğine biz, kendi insanlarımıza, sahip çıkardık. (Turgut Özal'a mesafe koyduğu hâlde, mesele "vatan" olunca Irak'a girelim mektubu yazarak tek destek veren Türkeş'tir. Mektubun metni bizim Türkeş'e dair kitabımızdadır.)
Çok tartışılan 1 Mart 2003 Tezkeresi meselesini biliyorsunuz. TBMM'de reddedilmişti. Irak'ı işgale hazırlanan ABD ile harekâta Türkiye üzerinden birlikte girişilseydi, bugünkü durumdan çok daha farklı olacaktık. Irak'ta kök salmamız, ne gibi zarara yol açardı? En azından sağlam bir antlaşma zemini ortaya çıkardı.
Zaman içinde insan anlıyor ki, Türkiye'de hakikaten basiretli, zeki, hedefini bilen liderler de çıkmıştır. Atatürk'ü, İsmet İnönü'yü, Adnan Menderes'i, Süleyman Demirel'i, Alpaslan Türkeş'i, Necmettin Erbakan'ı, Turgut Özal'ı şöyle bir inceleyin, nasıl lider profilleriyle karşılaşacaksınız? Şu andaki liderlerle kıyaslamak sizce mümkün mü?!
Önümüze hedef koymalıyız. Bana sakın "İslâm birliği" falan demeyin, hele "ümmet" hiç demeyin; çok çok uzak hedefler; hatta imkânsız hedefler. Peygamber Efendimizin vefatından sonra birbirine giren insanların takipçilerinden ne bekleyeceksiniz! Biz yakın hedeflerimize odaklanalım. Bölünmenin önüne nasıl geçeceğiz, başkalarına kul köle olanlara hakikatleri nasıl anlatacağız ve bizden başka dayanakları olmayanlara elimizi nasıl uzatacağız? Bunların hesabına girelim. İşte Kerkük… Elini uzatmış bizi bekliyor. (Bitmedi!)