"İttifak Yaptık" itirafı neyi gösteriyor?
Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Mahir Ünal'ın yardımcısı Emre Cemil Ayvalı, canlı yayında 'FETÖ'yle kol kola yol aldık' dedi.
Bu itirafa şaşıran var mı bilmiyorum.
Ayvalı'ya bu laflarından dolayı kızıyorlar. Lakin boşuna. Çünkü uygulamalar bunun böyle olduğunun göstergesi zaten.
BANK Asya'nın açılış törenlerinden, Türkçe Olimpiyatlarına kadar birçok resmi gayrı resmi tören video kayıtlarında var. Birlikte yapılan etkinlikler o dönemin haber bültenlerinde herkese duyuruldu. Dolayısı ile Mahir Ünal'ın yardımcısı kişinin 'FETÖ'yle kol kola yol aldık' demesi değil önemli olan. Sonraki sözleri çok daha önemli.
Neden böyle söylüyorum? Çünkü Türk siyasetinin bitmek tükenmek bilmeyen "düşman yaratma ve komitacılık" yanını gösteriyor.
Padişahlık düzeninden kalma bir siyasal zihin pratiği bu. İktidarı, kendi yurttaşlarından gelecek tehlikelere karşı her zaman uyanık tutma, mümkünse devrilmeden ve alaşağı edilmeden muktedir olarak gücü sürdürme anlayışı bu. Padişahlık yönetim biçiminde mazur karşılanacak bu bakışın, demokraside sürdürülmesi şaşılacak bir durum.
Niye şaşılacak?
Çünkü demokrasi adı üstünde "halkın kendi kendini yönetmesi" bu durumda mutlak bir iktidar otoritesinin varlığını sürdürmesi zaten mümkün değil. Yönetimin doğasında iktidarın halkın rızasına göre muhalefete verilebileceği ön koşulu var. Tüm seçilenler bunu biliyor.
Hiçbir belediye başkanı sonsuza kadar görev yapmak üzere gelmediğini, hiçbir milletvekili sonsuza kadar vekil olamayacağını ve hiçbir iktidar sonsuza kadar hükümet olamayacağını bilerek seçime girip halktan rıza istiyor. Halk razı ise yeniden seçiliyor.
Buna rağmen Ak Parti Medya ve Tanıtımdan Sorumlu Başkan Yardımcısı Emre Cemil Ayvalı diyor ki: "Darbeci Kemalist zihniyeti ortadan kaldırmak için FETÖ ile ittifak yaptık."
Peki, ne oldu bu ittifakın sonunda?
Türkiye Cumhuriyeti Devlet'inin 26. Genelkurmay Başkanı terörist ilan edildi.
Balyoz, Ergenekon gibi düzmece operasyonlarla milli orduya kumpas kuruldu.
Başka?
Vatansever, Atatürkçü birçok aydın, gazeteci, subay sahte belge ve dosyalarla hapse atıldı?
Onurlu birçok subayın hayatı acıya dönüştü.
Terfileri durduruldu.
Türk Milletine yapacağı hizmetlere mani olundu.
Kimi intihar etti, kimi hastalandı ve öldü. Kimileri de (Kâşif Kozinoğlu gibi) zehirlenip öldürüldü. Ergenekon'un kasası denilen Kuddusi Okkır gibi değerli insanlar beş parasız hayata veda etti. Cenazesini belediye kaldırdı.
Kısacası vatanseverliğin Kemalist tarafı, ABD'nin maşası olan FETÖ'ye kurban ettirildi.
Onların "darbeci" dediği Kemalist zihniyet masum çıktı. Elbette tüm iktidarların darbecilerle mücadele etmesi şarttır. Lakin bir genelleme yaparak tüm Kemalistleri darbeci ilan edip, sonra yaratılan düşmanla savaş başlatmak ve bunu herkese haklıymış gibi sunmak olsa olsa politik paranoyadır. İktidarların görevi, ancak demokrasi karşıtı ideolojilerle savaşmak olabilir. Bunun dışında tüm demokrasilerde; liberal, muhafazakâr, sosyalist, milliyetçi vb. tüm ideolojiler varlık gösterir. Bütün ideolojiler, kendilerini var eden, onlara yaşama hakkı veren siyasal sistemin parçaları olarak yaşama hakkı bulur ve siyasete ürettikleri fikir ve düşüncelerle katkı sunarlar. Dolayısı ile iktidara gelen herhangi bir siyasal ideoloji, ötekileri vatan haini görmek yerine, demokrasinin zenginliği olarak görmelidir. Tek biçim, tek söylem, tek ideolojiye dayalı siyasal sistemler kesinlikle demokrasi değildir. Her biri farklı siyasal fikirleri temsil eden her bir ideolojinin varlığı, özgürlük alanının çapını belirler.
Ak Partinin toplumsal alanı ideolojik tek biçimciliğe indirgeyeceğini sanması hem bir saplantı hem de bir hastalıktır. Bu sebeple "dava adamlığı" ve karşısında her zaman düşmanlar vardır. Hâlbuki hukuk devletinin bir göstergesi olan demokrasilerde karşıda düşmanlar yoktur, rakipler vardır.