İslam dünyasının sorunları
Türk Ocakları, "Günümüz İslam Dünyası Meseleleri ve Çözüm yolları-2" adlı bir sempozyuma ev sahipliği yaptı. Haberlerden takip ettiğim kadarıyla alanında önemli çalışmalara imza atan bilim adamları da bu sempozyumda bildiri sunmuşlar.
Çok çok önemli bir konu.
İslam dünyası, 830''da Abbasi halifesi Memun''un Beyt El Hikme (Hikmet evi)''ni kurmasıyla başlayan bir aydınlanma dönemine girdi ve 12. Yüzyılın ortalarından itibaren içine kapanmağa ve bilimden uzaklaşmağa başladı.
Tarihte övünerek okuduğumuz, Birunî, Cezerî, El Haysem, İbn Türk, Ömer Hayyam, Farabî, İbn Sina, Ali Kuşçu, Takiyüddin vb. gibi parlayan yıldızlar, işte bu sürecin bir parçasıydı.
Sonra teker teker hepsi söndü.
İslam dünyası bilimle parlarken Avrupa, kilisenin boğduğu, esir aldığı zihinlerle zindandaydı.
Sonra her şey yavaş yavaş tersine dönmeğe başladı.
Neden biliyor musunuz?
İslam dünyasının bugün bile çözemediği, zihinlerini kuşatarak, aydınlığa çıkmasına müsaade etmediği, dini anlama ve yorumlama biçiminden.
Kısaca din (İslam) felsefesinden.
Abbasi sarayında bilim yükselirken o sarayda söz sahibi olan İslam zihniyeti ve yorumu akılcı anlayıştı.
Mutezile yorumuydu.
Her zaman olduğu gibi tipik Orta Doğu ve Asya toplumlarının; sen-ben kavgası, kabileci, "bizdenci-sizdenci" ayrımı ve pek tabidir ki ihanet suçlamaları sonucu, akılcı İslam yorumcuları saraydan kovuldu.
Kim geldi?
Nakilciler.
İslam''ı belirli bir asra ve zamana sabitledikten sonra, Yeni Çağda ve zamanda gene o çağı tıpkısının aynısı yaşayacağımızı ve/veya yaşamamızı isteyenler.
Bunun sonunda ne oldu dersiniz?
Çok açık değil mi?
Tekrara düştük.
Gelişmeleri yok saydık.
"Her şeyi Kur''an yazıyor. Her şey Kur''an''da var" dedik. Hâlbuki Kur''an ne bilim kitabı ve ne de bilimsel bir ansiklopedi. Hem her şeyi yazmasına gerek yok, hem de amacı her şeyi yazmak değil.
Bu sebeple tekrarcılar, ne sosyal değişimi, ne bilimsel değişimi ve ne de kültürel değişimi görmek istediler. Allah''ın söylemediğini kendileri söyleyip insanları inandırdılar.
"Kur''an''da her şey yazıyor."
Allah öyle demiyor ama. Ben burada her şeyi size anlattım, fizik, kimya, matematik, felsefe, coğrafya vb. gibi daha başka bir kitap okumayın sakın demiyor.
İşte bu şabloncu ve değişmezci, ilerleme karşıtı, İslam yorumu, güzel dinimizi belirli bir zaman aralığına kilitleyip oraya hapsetti.
Elbette dinin değişmeyenleri vardır. Mesela namaz, oruç, kul hakkı yememe, adaletli olma, Kur''an''ın ayetleri. Bu ve benzerleri gibi bir çok şey değişmez. Lakin değişime açık tarafları da vardır. Mesela, bırakın çağlar öncesini daha dün, ben kendi geçmişimden hatırlıyorum: insanların çoğu günah diye fotoğraf çektirmezdi. Yine özel televizyonlar yayına başladıkları günlerde içinde başı açık kadınların olduğu reklam filmlerini, TGRT ve Samanyolu gibi kanallar alsak mı almasak mı diye tereddüde düşmüştü.
Sonra TGRT''nin sahibi sorunları aştı. Hatta, "Enver abimiz" Seda Sayan Hanımla Türkiye''yi tanıştırdı.
Türk Ocakları, "Günümüz İslam Dünyası Meseleleri ve Çözüm yolları" sempozyumu sunulan tebliğlerle meseleye nasıl bir ışık tuttu bilmiyorum ama bildiğim ve anladığım bir şey varsa o da şudur: İslam dünyasının asıl sorunu, zihniyet, yani felsefe sorunudur.
CÜNEYT ARKIN
Sanatın en önemli yanı nedir bilir misiniz?
Göstergeleri.
Bizim kuşak, Cüneyt Arkın''da Malkoçoğlu, Kara Murat''la, Türklüğünü gördü. Bunun sonunda kendini bildi ve kendisi oldu.
Köroğlu''yla, delikanlılığı, yiğitliği, güce boyun eğmemeyi gördük. Bu sebeple Cüneyt Arkın, bir gösteren olarak, halka ayna tuttu. Böylece millî kimlik inşasında bu filmler Türkiye''ye ışık tuttu.
Tabii filmi var eden yönetmenleri ve senaristleri de unutmamak lazım.
Allah rahmet eylesin.