Evet siyasal İslam bitti

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün siyasal İslam'la ilgili tespitini yeniden hatırlamanın tam zamanı.

Niye?

Çünkü gelişmeler tam da bunu anlatıyor. Hem Türkiye'de ve hem de dünyada siyasal İslamcıların kendini çürüten gerçeği böyle.

İçinde bulunduğumuz sürece bakar mısınız?

Bir taraftan İdlib meselesini görüşüyor ve tartışıyoruz, öbür taraftan siyasetin kirli dilini, kavgasını, hazımsızlığını ve toplumsal tartışmaları nasıl kavgaya çevirdiğini konuşuyoruz.

Başka?

Gazetecilerin tutuklanması meselesi ve dolayısı ile özgür basının var olup olmadığını, bağlı olarak da adaletin yeniden tartışılan siyaset nesnesine dönüştürüldüğünü görüyoruz. İşte tam bu noktada 11. Cumhurbaşkanı Gül'ün "siyasal İslam bitti" tespiti yerli yerine oturuyor.

İslam (siyasal İslam değil), adı gibi "barış" dinidir. Kin, nefret, zorbalık ve adaletsizlik dini değildir. Tam tersine İslam, kurulu köle düzenini yerle bir edip yerine adalet düzeni kurmak iddiasıyla Mekke'de varlık göstermiştir.

Peki, bunun günümüzle ne ilgisi var?

Şu ilgisi var: İçinde bulunduğumuz süreçte, Türkiye Yargıtay Başkanı Cerit'in tespit ettiği noktaya gelmiştir.

Ne söylüyor Başkan?

Şunları söylüyor: "Toplumun yargıya güven duymadığı bir hukuk sisteminde, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanamaz."

Dikkatinizi çekerim, Yargıtay Başkanı yargının bağımsızlığını toplumun güveniyle ilişkili görüyor. Bu önemli bir vurgu. Bu tespitler, ortada bir güven sorunu olduğuna işaret ediyor. Peki, bunu kim yaptı? Kendilerini siyasal dindar olarak gösteren iktidarın ülkemize getirdiği hukuk anlayışı yaptı.

Tam bu noktada içinde bulunduğumuz noktaya gelirsek, siyasal kimliğini "Atatürkçü" olarak tanımlayan gazetecilerin tutuklanmalarını sorgulayabiliriz. Bu gazetecilerin de elbette herkes gibi dokunulmazlığı yok. Onlar da tüm yurttaşlarımız gibi ülkenin yasal düzenine uymak zorundalar. Lakin yaşanan gerçeklik ve toplumsal kanaat bunun pek de öyle olmadığını içinde bulunduğumuz adalet düzeninin iyi işletilmediğini söylüyor. Kısacası adalet, Yargıtay Başkanı Cerit'in söylediği noktayı işaret ediyor. Toplumsal kanaat ve güven ile uygulanan adalet arasındaki bağın güven değil, güvensizlik üzerinden yürüdüğünü ortaya koyuyor. Bu durumun siyasal uygulayıcı ve oluşturucuları, şüphesiz ülkeyi yönetenlerdir.

"Müslümanız" diyorlar ama huzur toplumu kuramadılar.

"Müslümanız" diyorlar ama adalet toplumu yaratamadılar.

"Müslümanız" diyorlar ama basın özgürlüğü, fikir ve düşünce özgürlüğü konusunda oldukça kısıtlayıcılar.

"Dindarız", "Müslümanız" diyorlar ama dinin önem verdiği ahlak, adalet, özgürlük, hakkaniyet, erdem, güven gibi değerlerin hiç birine önem vermiyorlar.

İktidar sahiplerinin elinden ve dilinden hiç ama hiç emin değiliz. Açıkçası kendimizi güvende hissetmiyoruz. Dolayısı ile siyasal İslamcılar, Türkiye'de dini söylemlerin pratiğini ortaya koyarak herkese göstereceklerini iddia etseler de eylemleriyle kendilerini çürütmüşlerdir. İktidara gelmezden önce anlattıkları İslam toplumunu bırakın kurmayı, yanından bile geçememiş, tam tersine adeta sıkıyönetim düzeni yaratmışlardır.

Aynı tespiti 11 Cumhurbaşkanı Abdullah Gül: "İslami kimlikli siyasi hareketler demokrat ve özgürlükçü olduklarında, temel insan haklarını evrensel anlamda benimsedikleri ve uyguladıkları takdirde, iktidar geldiklerinde de iyi yönetişimi gerçekleştirmiş olurlar" diyerek eleştiriyle yapıyor.

Mesela gazeteci arkadaşımız Murat Ağırel, Türkiye'nin çürümüşlüğünü, hem yazılarıyla ve hem de kitaplarıyla ortaya koyan araştırmacı gazetecilik yapıyordu. Pek çok yolsuzluk dosyasını incelemekteydi. Yaptığı çalışmalarla da bunları kamuoyu ile paylaşıyordu. Şimdi söyler misiniz; samimi olarak dini, milli, ahlaki duyarlıkları olan bir yönetim bu durum karşısında ne yapar?

Çok açık. O yazılarda anlatılanların üzerine gider, ülkemize ve milletimize kim haksızlık yaptıysa, milletin kör kuruşuna dokunanı bulur ve hesabını sorar.

Olması gereken bu.

Peki, olan ne?

Murat hapiste, kitapta yazılanlara karşı siyasal İslamcılar suskun. Bu durumda 11. Cumhurbaşkanı "siyasal İslam bitti" derken haksız mı?

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları