'Etnikçilik' çıtasını yükseltmek ne getirir?
Bazı politikacılarımız, HDP/PKK''ya giden oyları kendilerine çekeceklerini sanarak etnikçilik çıtasını yükseltiyorlar. Akıl almaz bir gaflet.
Politikacıların Diyarbakır''ı ziyareti ve burada verilmek isten mesajlar üzerinde duruyoruz.
Türkeş''in Diyarbakır ziyaretlerini biliyor musunuz? İlki 1975''te. Sonrası 1995''te. İkisi de olaylı. Ülke bütünlüğüne sahip çıkmak öyle kolay değil. Türkiye''de emperyalizmin uzantıları kol geziyor.
"Ülkücü Hareket"in haftalık yayın organı Devlet gazetesinin 30 Haziran 1975 tarihinde yayınlanan 295. sayısında ağırlıklı olarak Türkeş''in Diyarbakır ziyareti ele alınmış. Türk fikir hayatında hâlâ aktif rol oynayan isimler köşelerinde yorumlamışlar.
Nuri Gürgür, "On ikiye beş kala", Cezmi Kırımlıoğlu, (Dr. Cezmi Bayram) "Olayların gerçek yüzü ve bir vesika" başlıkları altında Diyarbakır olaylarını ayrıntılı işliyor. Yine gazetede, haber-yorumda Ecevit ve partisi ağır şekilde suçlanıyor. Türkeş''in, "Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bulunuyoruz. Cesedim o meydanda kalsa da devletimizin haysiyetini korumak için gideceğim ve konuşacağım. Devleti zaafa düşüremeyiz. Devlet ya vardır ya yoktur." sözü veriliyor.
Gösteriler sırasında Türk bayrağı da yakılıyor. 1970''li yıllarda "Türk bayrağı"nın yakılması, "Kahrolsun Türkiye!" sloganı atılması vak''a-i âdiyedendir. Devlet gazetesinin o sayısında Ayhan Tuğcugil''in (Prof. Dr. İskender Öksüz), "Kahredilen Devlet Yakılan Bayrak" başlıklı yazısı, Türkeş''in Diyarbakır''a girişinde Türk bayrağının yakılışını ve Ankara''da Siyasal Bilgiler Fakültesi''nde "Kahrolsun Türkiye!" sloganı atılmasını yorumluyor.
Öyle ayrılık tohumları atılmıştır ki, Diyarbakır''a giden sanki bir başka ülkeye adım atıyor. Devletin başındaki zat bile, "bütün"ü parçalayarak, emperyal güçlere yem etmek isteyen "etnikçi" zihniyete hoş görünme ihtiyacı duyuyor. Gerçi zamanında "Türk"ü silmeye kalkışan, tutturamayınca rücu eden de kendileri. Tortusu kalmış olmalı ki, HDP/PKK''nın eski er eş başının tavsiyesiyle "Türk bayrağının adı değişsin!" diyen Hilâl Kaplan nam hanım TRT''nin yönetimine sokuluyor. Maksat ne? Alttan alta "Türk"ü oymak mı? (O hanım bizlerden kesilen paralarla beslenecek. "Haram Zıkkım Olsun!" kampanyası başlatılamaz mı?! Boğaziçi Üniversitesi''nde ağırlıklı grubun rektör protestosunun netice verdiği anlaşılıyor. Meşru zeminde başlatılacak "Haram Zıkkım Olsun!" kampanyası belki birinin/birilerinin akıllarını başlarına getirir.)
Mehmet Metiner "içeriden" bir isim. Biliyorsunuz. Sıfatlarını sıralamayacağım. Bahsettiğim gibi Diyarbakır ziyaretini ve "Kürt" vurgusunu yorumluyor:
"Öncelikle şunu belirteyim: Diyarbakır''a diğer şehirlerimizden ayrı ve özel bir önem atfetmek ne kadar yanlış ve tehlikeli ise Diyarbakır''ı etnisite veya PKK/HDP üzerinden okumak da bir o kadar yanlış ve zararlıdır. / Diyarbakır sadece Kürtlerin yaşadığı bir şehir değildir. Bir ''Kürt şehri'' de değildir. Şehirlerimizi etnisite temelinde kompartımanlara ayırmak doğru değildir. Diyarbakır''ı ''Kürt'', İstanbul''u ''Türk'' diye zihnimizde ayırırsak kendimize de ülkemize de kötülük etmiş oluruz. Bu zihnî bölücülük siyasal bölücülüğe büründüğünde birliğimizden eser kalmaz. Diyarbakır ne kadar Kürtlerin şehri ise bir o kadar da Türklerin şehridir... İstanbul ne kadar Türk ise bir o kadar da Kürt''tür." ("Serok Erdoğan, Çözüm süreci Yeniden mi?", Yeni Şafak, 16 Temmuz 2021).
En başta "HDP kapatılmalıdır." diyen de eski HADEP''li Mehmet Metiner''dir. (Devam edeceğiz.)