Diyanet açıklamalıdır!
Recep T. Erdoğan, her şeye ama her şeye karıştığını, dediğini yaptırmak için kanunda belirtilmeyen yollara saptığını ikrar etti.
Birileri onu dinlemiş... Dinlenmeyen insan mı var? Üstelik dinlendiğini bile bile oğluyla konuşuyor. 17 Aralık operasyonunu öğrenir öğrenmez, bir panik içinde, sabahın sekizinde evdeki katrilyonları sıfırlaması için, henüz afyonu patlamamış oğluna telefon açtığında “açık vermeden konuş!” manasında ikaz bile ediyor.
Bir gün bunları birilerinin ortaya saçacağını nasıl hesap edemez! Hesap etse bile kanun dışı, ahlâk dışı, din dışı yola nasıl sapabilir!
Herkes gibi ben de tekrar tekrar soruyorum:
Ey Ak Partililer! Genel Başkanınızın yapıp ettikleri karşısında susup suçuna ortak mı olacaksınız yoksa her haysiyetli insan gibi karşısına geçip: “Olup bitenleri bize izah edin! Nedir bu havuz? Nedir bu evdeki paraları sıfırlama? Nedir bu villalar? Nedir bu mahkemelere müdahaleler? Nedir bu futbol takımlarıyla uğraşmalar? Nedir bu ihaleler? Nedir?... Nedir?..” diyecek misiniz?
Eğer Genel Başkanınızdan hesap sormazsanız vebal altındasınız.
Ben de ne diyorum!
R. T. Erdoğan’ın “nanelerini”nin ortaya saçılmasını “Allah’ın kişiye verdiği günah işleme hürriyetine müdahale” görenlerden sizin de, benim de bekleyeceğim bir şey olamaz.
R. T. Erdoğan’ın “günah” işlemesini bile “Allah’ın emri” gören zihniyetle karşı karşıyayız. Kanunları hatırlatanlara, ahlâkı hatırlatanlara, Kur’ân’ı hatırlatanlara, Sünnet’i hatırlatanlara “kâfir” bile diyebilirler!
Öyle münafık bunlar!
Karşımıza bir başka mesele daha çıkıyor ki, bu çok düşündürücü...
Türkiye’de din nasıl öğretiliyor ve nasıl idrak ediliyor?
Kişiye kulluk mu, Allah’a kulluk mu?
Günün 24 saati “Allah” lafzını dillerinden düşürmeyenler; yetim hakkı yer, rüşvet alır, başkasının cebinden kendi cebine aktarır, sonra “Bu, Allah’ın emridir. Hakk’ın bana tanıdığı günah işleme hürriyetimdir. Dinimin gereğini yerine getiriyorum!” derse artık aklın dumura uğradığı noktadayız.
Bir AKP milletvekilinden din tarihine geçecek zırvalar:
“17 Aralık darbe girişiminin hiç felsefî boyutu konuşulmadı. Allah, insana günah işleme özgürlüğü vermiştir. İnsanların günah işleme özgürlüğüne müdahale ediyorsunuz. Bu noktada Diyanet İşleri’ne ciddî anlamda görevler düşüyor. Yani insanların günahları üzerinden siyaseti çıkmaza düşürmek ya da insanların günah işleme özgürlüğünü elinden alacak şekilde bireylerin hayatlarına müdahale etmek anlayışı, muhaberat devletinden öte bir anlayıştır. Bu, bireye ’Sen günah işleyemezsin!’baskısıdır. Aslında Allah’ın hududuna müdahale ediyorsunuz.”
AKP’li bey’atçıların sözcüsü hâline gelen Metin Külünk’ün tek şu sözüne katılıyorum:
“Bu noktada Diyanet İşleri’ne ciddî anlamda görevler düşüyor.”
AKP’liler, Genel Başkanlarının “günahkâr” olduğunu (yani suç işlediğini) artık kabul ediyorlar ama bunu “zırva”yla izaha kalkışıyorlar. Diyanet, hükûmetten bağımsız olarak, Kur’ân ve Sünnet’te günah işleme hürriyetinin ne manaya geldiğini açıklamalıdır!
Dinin kula kulluk mu, Allah’a kulluk mu olduğunu Diyanet’in cevabında anlayacağız.