Bu iktidar hiçbir surette gitmek istemez

Muhalefet partileri bir araya geldiler ve rejimin nasıl olması gerektiğini ortaya koydular. Ne diyorlar:

- Güçlendirilmiş parlamenter sistem,

- Kuvvetler ayrılığı,

- Bütün kesimleri kucaklayan, tarafsız cumhurbaşkanı,

- İktidarın gölgesinde karar almayan hukuk düzeni,

- TBMM''nin denetleme yetkisinin sağlanması,

- Gensoru uygulaması,

- Meclis''in bütçeyi reddetme gibi yetkilerinin belirlenmesi...

Başka eklenecekler de çıkacaktır. "Cumhurbaşkanı Hükûmet Sistemi" diye hakikaten ucube bir sistemi hayata geçirdiler. Tartışmalı bir geçiş.

Başkanlık sistemi ilk düşünüldüğünde siyasî istikrarsızlıktan bahsedilmişti. Başkanlık sistemi ara ara tartışmaya açıldığı, daha ucu görünmediği zamanda biri milletvekili, biri öğretim üyesi (sahaları Anayasa ve aynı üniversite) ile röportaj yapmıştım. Milletvekili olan Prof. Dr. Burhan Kuzu, sonra milletvekili seçilecek olan öğretim üyesi ise Prof. Dr. Süheyl Batum''du. Biri Ak Parti''den, diğeri CHP''den.

O vakitte Burhan Kuzu''nun başkanlık sistemi için çizdiği çerçeve ile Süheyl Batum''un öne çıkardığı parlamenter sistem, netice itibarıyla istikrara yönelikti ve ikisi de kabul edilir nitelikteydi.

Karşımıza gelen ise; şahsı kurtarma sistemi!

Bir arayış vardı. Geçmiş siyasî istikrarsızlık halkı yıldırmıştı. Ve hatta darbelere zemin hazırlamıştı. (Darbeciler istikrarsızlığı bahane etmişlerdi, demek daha doğru). Meselâ; 12 Eylül 1980 öncesinde, cumhurbaşkanı, 22 Mart 1980''den itibaren yapılan 114 oylamada da seçilememiş, insanlar bıktırılmıştı.

Daha geriye gidersek... Cumhuriyet ilân edildiğinden beri 15''i tek partili dönemde, 51''i ise çok partili dönemde olmak üzere toplamda 66 hükûmet kuruldu. Çok partili dönemdeki ortalama hükümet ömrü yaklaşık 1,4 yıldır. Hâlbuki seçimler dört yılda bir yapılıyordu. Hükûmetlerin de dört yılda bir kurulması gerekiyordu.

Başkanlık sisteminde ısrar edenlerin asıl sebeplerinden biri hükûmetlerin sık değişmesi idi. Bu sık değişiklik, ekonomiyi de etkilemediğini söyleyemeyiz.

"Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi"ne 2018 yılında fiilen geçildi. O günden bugüne her şey kötüye gitti. Parlamentonun hemen hiçbir fonksiyonu kalmadı. Kararnamelerle ülke yönetiliyor. Kuvvetler ayrılığından, adalet mekanizmasının bağımsızlığından, hür iradeden bahsetmek mümkün değil.

Bu katılıkta 2016''daki Darbe Teşebbüsü''nün rolü olmadığını kimse söyleyemez. Üstüne bir salgın bindi. Ancak, hürriyetlerin daraltılması, Her şeyin tek elde toplanması insanları karamsarlığa sürüklüyor. Tek "beyin" üretecek, herkes uygulayacak... Mümkün mü?!

Prof. Dr. Kemal Gözler, daha başkanlık sistemine geçilmeden önce "Elveda Anayasa" demiş ve şunları yazmıştı:

"10 Aralık 2016 tarihli Anayasa Değişikliği Teklifinin asıl hedefi, ''başkanlık sistemi'' veya ''Türk tipi başkanlık sistemi'' kurmak değil, Türkiye''de bir ''kuvvetler birliği sistemi'' kurmaktır. (...) Bundan 268 sene önce Montesquieu''nün söylediği gibi, yasama, yürütme ve yargı kuvvetlerinin tek elde toplandığı bir sistemde hiçbir şekilde hürriyet olmaz."

Muhalefet partileri sıkı durmalı. Birbirlerine hiçbir surette çelme atmamalı. Ortak noktada birleşirler, halka güven verirlerse muhakkak kazanırlar. Ama... Bu iktidar hiçbir surette gitmek istemeyecektir. Düştükleri an kendilerini mahkemelerde sorgulanır bulacaklarını biliyorlar.

Acaba muhalefet partileri buna ne tedbir düşünüyorlar?

Yazarın Diğer Yazıları