Ayrışan Türkiye'de iki tartışma
Edebiyat ve sanatta iki ayrı tartışma sürüyor.
Biri Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Prof. Dr. İbrahim Kalın'ın yeni türküsüne, diğeri Türk milletini katil göstererek Batı'dan Nobel kapan Orhan Pamuk'un son romanına dair.
İbrahim Kalın güzel saz çalıyor, güzel türkü söylüyor. Bu defa kendi yazdığı ve bestelediği türküyü okuyor. Onu dinlemeyi seviyorum. İçimizdeki ses. Türkü katıksız bizim.
İbrahim Kalın, Erkan Oğur kopuzuyla eşlik ettiği "Hiç Oldum" türküsünü YouTube'a yüklüyor. Açıklama kısmında "Gitarlar, e-bow ve kopuzda Erkan Oğur" yazıyor. İşte bu açıklama adamın falakaya yatırılmasına yetiyor.
Erkan Oğur sol kanatta. İbrahim Kalın'la önceden tanışıyor mu, yoka sanatta yolları mı kesişti, bilmiyorum.
Türkü ortaya çıktı, tartışma başladı. Bu tür tartışma Türkiye'nin illeti.
Erkan Oğur, politik tavırları kanun dışı ilişkilere kadar varan Grup Yorum'la birlikte konserler vermiş.
Tivitlere baktım. Bir gazetecinin tiviti: "Erkan Oğur'u ÇOK severim, bu yüzden hayal kırıklığına uğradım. Haksızlık, hukuksuzluk ve eşitsizliğin hüküm sürdüğü bu düzenin kurucu ve koruyucularıyla sanatsal birlikteliğe de OK değilim. Üzgünüm." (Melis Alphan)
Böyle dünya kadar tivit atılmış.
E. Oğur kendi kanadının saldırısının ağır yüküne dayanamıyor, hiç olmayacak bir açıklama yapıyor ve bu açıklama "şahsiyat" tartışmasını da beraberinde getiriyor: "Ben sadece müzikle ilgili bir yaklaşımla ve İbrahim Kalın'ı bağlama seven, halk müziğiyle ilgili birisi diye hissettiğim için birkaç müzisyen arkadaşın ricası üzerine kopuzumla eşlik ettim. Öylesine bir stüdyo işiydi, benim için ondan öte bir şey değildi. [İbrahim Kalın] da aradı, ricacı oldu." diyor.
Sonra projeye katıldığı için eleştiri bekleyip beklemediğine dair soru karşısında hiç edilmemesi gereken bir söz ediyor: "İçimin bir köşesi cız etmişti, benim ne işim var diye. Belki benim de hatam olmuş olabilir, böyle bir şeyi kabul etmek. Ben bugünkü iktidarı, hükümeti politikaları nedeniyle tasvip eden biri değilim. Benim Saray ve kendi menfaati için müzik yapan birisi olduğumu ifade edenler oldu. Tersine Saray'ın verdiği ödülü kabul etmemiştim. Cumhurbaşkanı Müzik Ödülü'nü kabul etmemiştim."
İbrahim Kalın, Erkan Oğur'un sözlerine içerlemiş. Kim olsa içerler. Adam, Saray'a kesin ve keskin tavır koyan sol kanadın kendisini kenara iteceğini bile bile İbrahim Kalın'a eşlik etti. Dik durmasını bilmeliydi. Sonra "Öylesine bir işti." diyerek küçümseyici tavır sergilemesi, kişiliğini aşağı çeker.
İbrahim Kalın, haklı olarak, "Sözü yormadan" notuyla şu dokundurucu tivitleri atıyor:
"İlk iki gün Erkan Oğur beyi üzmelerine çok üzüldüm. Kendisini arayıp konuştum. 'Bu pervasızca saldırılar sizi sakın mahzun etmesin' dedim. Birlikte susmaya karar verdik. / Fakat üçüncü gün -belki yanlış hatırlayarak- söylediği şeylere şaşırdım ve üzüldüm. / Keşke zorba saldırıların karanlık gölgesi, kendi irademizle ve muhabbetle paylaştığımız bu güzelliğin üzerine düşmeseydi. Canı sağ olsun. Herkes nasibinde ne varsa onu aldı."
Şu da var ki, "İslâmcılar"ın ezelî hastalığı bu "yanaşma" çabasıdır. Her seferinde önce sağılırlar, sonra tekme yerler.
Ne diyelim... Tekme yiye yiye yememeyi öğrenecekler.
(Orhan Pamuk zırvasına geleceğiz.)