Anadolu kaynıyor!

Bayram süresince, Anadolu'nun tam ortasında bir yerde, Yerköy'de idim. Yozgat'ın bir ilçesi. İstanbul'dan başlayıp, Ankara, Kırıkkale, Yozgat, Sivas, Erzurum ve daha ötesi devam eden ana yol üzerinde, Delice (Kanak) Irmağı kenarında kuruludur. Yozgat'ın 35 km. berisinde, Ankara'ya 180 km. uzaklıktadır. Demir yolu geçtiği için var olan bir kasaba. Tarihî bir hüviyeti yoktur. İnsanlar çevre köylerden gelip yerleşmişlerdir. Adı da yakındaki aynı adlı bir köyden alınmadır ki, geçmişte de yazdım, kuvvetle muhtemel "yer göğü"den (veya yer ü göğü) dönüşmüştür. "Yer göğü"nün kullanılışının tarihte bir yeri bulunmaktadır. Yerköy'de yetişmiş, Prof. Dr. Ahmet Yaşar Ocak, yine Yozgatlı tarihçi Prof. Dr. Fahri Unan'ın başka tarihçilerin elinde bu adlandırmayı açıklayacak bilgiler vardır. (Çünkü Yozgat tarihi yazmaya girişmişlerdi.)

"Ş" harfi bu kasabada tespit edilmiştir, desem şaşıracaksınız. Önce de yazdım; Mustafa Kemal, yurt gezisinden Ankara'ya dönüşünde, Yerköy istasyonunda 20 Eylül 1928'de gece yarısı mola verir. Yerköy'den geçeceğini haber alan Kırşehir'den bir grup Yerköy'e gelmişlerdir. (Mesafe 70 km.'dir.) İçlerinde yazar Cevat Hakkı (Tarım) da vardır. Hâlen hizmet veren istasyon binasında harf inkılâbı üzerine konuşulur. Cevat Hakkı Tarım (1893-1964), Yazar İsmail Tokalak'ın annesinin babasıdır. Bilgileri İsmail Tokalak'tan alıyoruz. Harf inkılâbında, seslerin hangi harflerle karşılandığına dair konuşulurken, C. H. Tarım söz ister ve şöyle der: "Ş sesini Fransızcadaki gibi CH yazarak veriyoruz. Bu karışıklığa sebep oluyor. Biz S harfinin altına bir virgül koyarak bunu Ş olarak okursak bu halk için çok daha kolay olacak." (İsmail Tokalak, "Ş harfi nasıl ortaya çıktı", Odatv, 10 Temmuz 2010).

C. H. Tarım'ın, söyledikleri akla yatmış olacak ki, s'nin altına bir çengel atılmış, ç sesi de, aynı şekilde, c'nin altına çengel atılarak karşılanmıştır.

Bayramda çok insanla karşılaşıyorsunuz. Neler olup bittiğini siz sormasanız da anlatıyorlar. Birinci konu "FETÖ"... Yozgat havalisinde hemen her ailenin yakınları, tanıdıkları tutuklanmış veya işinden edilmiş. Bizde de, bir 15 Temmuz kahramanı var. (İstanbul'da köprü başında sol kolundan vurulmuştu. Biliyorsunuz; sembol isim. Hâlâ tam iyileşmedi.) Ayrıca iki tutuklama, bir işinden edilme var.

Tutuklananlar veya işinden atılanlar, ellerine silâh alıp savlet etmiş değiller. Zamanında devletin teşvik ettiği, hususiyetle Ak Partililerin önayak olduğu "cemaat" yapılanmasına, kanunî ölçüler içinde, şu veya bu sebeple bulaşmışlar. Size bir müşahhas örnek: Adalet Bakanı Bekir Bozdağ Yozgatlıdır, biliyorsunuz. Orada öğrendim... Birçok akrabası Fethullahçı bağlantı yüzünden işinden edilmiş. Bekir'e gidiyorlar ve diyorlar ki: "İyi ama zamanında Fethullah'ı öven, önümüzü açan sendin. Sana güvendik, sana inandık." (Bekir'in "Meczup"u övgüde sınır tanımayan konuşmasını internete girip dinleyebilirsiniz.)

Ölçü ne olacak? PKK da terör örgütü ama sadece eline silâh alan, silahlı mücadeleyi öven hapse atılıyor. FETÖ'de ise, kıyısından geçen, selâm veren herkes!

Anadolu kaynıyor. İmam hatipler gına getirmiş. Çok şikâyet var. Hepsini yazacağız.

Yazarın Diğer Yazıları