Ama siz de!

Ama siz de diye başlayan her cümlenin Türkiye’deki siyaset erbabına yeni istismar alanları açtığını düşünürüm her zaman. Büyülü bir sözcüktür ve siyaset erbabı için bulunmaz nimettir. O bakımdan bu şekilde siyaset yapılmasına ön ayak olan, zemin hazırlayan medyaya da siyaset yancılarına da baştan karşıyım.

Ama siz de diye başlıyorsanız cümleye, kendi tarafınızda olup bitenleri diğer tarafın yaptıkları üzerinden meşrulaştırma gayretindesiniz demektir. Sadece siz deyip hiç biz demiyorsanız, ona bile gerek duymuyorsunuz demektir ki bu durum bile kendi başına bir felakettir. Sonunda ülkeyi de felakete sürükler ve aslında o, ama siz de diyerek işlerinin tıkırında olduğunu sananlar da o felaketten paylarını alırlar.

Evet, aynı gemideyiz edebiyatı üzerinden 1. sınıftaki kamaralardan forsa katına seslenmek komik oluyor her seferinde. Her seferinde derken bu seferler öyle 20 yıllık falan da değil, kimse yanlış anlamasın. Küçük fasılalar vermiş olsa da yüz yıllardır tekrar eden seferler bunlar.

Şimdi geldik bugüne, özellikle sosyal medya üzerinden başta Ankara olmak üzere CHP tarafından yönetilen iki büyük şehrin harcamaları büyüteç altına alındı. Bu haberlere kaynaklık eden bilgi ve belgelere ulaşan gazeteci arkadaşları öncelikle kutlamak istiyorum! Hassasiyetlerinden dolayı tebrik de ediyorum ve aynı hassasiyeti taraf ayırmadan ortaya koyanların ülkeye çok büyük hizmette bulunduğunun da altını çizmek istiyorum.

Zaten mesele de burada düğümleniyor aslında. Bu kadar yorulmaya gerek olmuyor çoğunlukla bu olayları ortaya çıkarmak için. Çünkü ülkede bu hesapları denetlesin diye kurulmuş kurumlar var. En başta da Sayıştay bu işi yapıyor(du) sondaki du eki dili geçmiş zamanı ifade ediyor. Yani Sayıştay bu işlevi eskiden hakkını vererek yapıyordu. Ama epeydir onların da sesi soluğu çıkmadığına göre memlekette böyle konu edilebilecek sadece bu iki belediye kalmış demektir çok şükür.

Mesela sosyal medya fenomeni titrine henüz ulaşamamış olsa da en azından çaba gösteren bir hesap şöyle yazmış: “Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu. Bir devletin millî geliri kadar para dağıtmış”. Elbette belgelerini de ortaya koymuş, lakin o nasıl bir devletmiş ki iki büyük şehir belediyesi millî gelir seviyesinde para dağıtabilmiş. O belediyeler o devlette değil miymiş, o arada devletin geri kalanı ne yapmış gibi sorular açıkta kalmış.

Sayıştay raporlarına yansımadan medya ve sosyal medyanın cevval kalemleri bu israflara ulaşırken Sayıştay raporlarına yıllardır yansıyanları neden haber yapmamışlar. Zaten aslında orada da mesele Sayıştay üyelerini değiştirerek halledilmişti ama bazı mızraklar da hâlâ çuvala sığmıyor.

Son olarak dolaşan söylentilerin ve belgelerin kafalarda yarattığı şüpheye karşı Mansur Yavaş bir basın toplantısı düzenledi ve durumu izah etti. Sonrasında da işin peşini bırakmayacağını ve buna rağmen bir suistimal varsa onun da hesabını soracağını söyledi. Elbette iktidar medyasına ve bir önceki Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı ve mahdumlarına yetmedi açıklama. Sahi bir önceki belediye başkanı görevi neden ve nasıl bırakmıştı, hatırlayan var mı?

Neyse hatırlayan olursa yazar zaten, biz konumuza dönelim. Ben o konserlerden harcanan paralara baştan sona karşıyım onu belirteyim. Ciddi bir ekonomik kriz yaşıyoruz zaten ve kutlamaların ihtişamı da ona göre ayarlanabilir. Ama asla o kutlamalardan da vaz geçilemez.

Yine konumuza dönelim biz, mesela bir başka gazeteci arkadaş da sosyal medyadan harcanan rakamları asgari ücretle ve emekli maaşları ile karşılaştırmış. Aslında yapmasa daha iyi edermiş kendi savunduğu siyaset açısından ama neyse artık kendisi bilir tabii. Hesapta hata yok. Asgari ücret ve en düşük emekli maaşı üzerinden hesaplanınca oralara çıkıyor rakam ama bu durumun sorumlusu da belediye başkanları dediğinizde durum biraz komik oluyor işte. Evet, harcanan rakamlar yüksek. Harcanma sebeplerine de ben kendi adıma katılmıyorum. Yine de bahsi geçen şehirlerde o bahsettiğiniz paralara evler var. Hatta onların iki üç katına bile evler var. 5 arkadaşın silinen vergi borçları o rakamların çok daha üzerinde.

İşte o yüzden ‘ama siz de’ demekten vaz geçelim. Onun yerine herkesi hesap vermeye hep beraber davet edelim. Bizimkilerden olunca kulağımızın üzerine yatıp, diğerinde atmaca kesilmeyelim. Olur mu? Aslında çoğunluk açısından olur çok da iyi olur ama işte bazı arkadaşlar açısından olmaz. Varlıklarını bir siyasi görüşün varlığına adamış olanlar için zor. Yanlışa, yanlış demek, tevil etmeye kalkmamak, diğerinin hatalarından kendisine hareket alanı oluşturmaya çalışmamak, zor işler bunlar.

Yazarın Diğer Yazıları