CHP’nin Adayı
Ekrem İmamoğlu, artık partisinin Cumhurbaşkanı adayı olarak Türkiye’yi turluyor. Hem medyada hem de sosyal medyada her gün kendisi ile ilgili olumlu ya da olumsuz bir habere denk geliyoruz. O kadar gündemdeki bazı hakaretlere de maruz kalıyor, ama o hakaretlerin sahipleri belki de iktidar tarafından olduğu için hukukun konusu olmuyorlar.
Bu durumu kendisi açısından bir avantaja dönüşmesi ile ilgili de doğal olarak elinden geleni yapıyor. Ben aday belirleme sürecini erken bulanlardandım. Ama galiba bu erken bulma fikri sadece benim gibi, memleketin çok daha önemli sorunları var diye düşünenlerin fikri imiş.
İktidar bunu zorladı zaten, bazı muhalifler de bunun gerekliliğinin altını çizdi ve olay tam olarak Erdoğan ve İmamoğlu arasında bir yarışa döküldü. Bundan kimin kazançlı çıkacağını bize zaman gösterecek belki ama neden iki tarafın da bu konuda bu kadar ısrarlı olduğunu anlamak gerçekten zor.
Bir taraftan hukuk üzerinden İmamoğlu’na karşı başlatılan ve diplomasına kadar konu edilen bir süreç var. Diğer taraftan başlangıçtaki millet ittifakı bileşenlerinin birbirinden ayrılmalarını tesis edecek şekilde dizayn edilmiş bir süreç. Bu süreçten önce İmamoğlu’na çok daha sempati ile bakabilecek olan DEM Parti.
Şimdi süreçle beraber kent uzlaşısındaki destekçilerini kaybetmemeye çalışıyor kendisi, ancak seçilmesinde katkısı olan birçok başka muhalif tabanı da kaybetme riskini alıyor.
Bütün bunlar bir tarafa ama sanki daha önce de defalarca yazdığım gibi iktidar rakibi seçiyor. Öyle bir seçiyor ki biraz da hafızasını ve ölçüsünü kaybetmiş bir biçimde yapıyor bunu. Aslında bu bakış açısı bir panikten mi kaynaklanıyor yoksa kimse artık bu mağduriyetlerden netice alamaz diye mi bakıyor meseleye, orasını bilemiyorum tabi.
Yine de iktidarın bu tercihini yorumlamak gerekiyor. Gerçekten meseleye en korktukları rakiplerini ekarte etmeye çalışıyorlar diye bakmak, bana nedense sağlıklı bir bakış açısı gibi gelmiyor.
Hafızalarımızı biraz yoklarsak üzerinde aşırı güç kullandığınız şeklinde bir algının vatandaşta nasıl bir karşılık bulduğunu hatırlarız. 28 Şubat sürecinde Erdoğan’a karşı yürütülen kampanyaların nasıl Erdoğan’ın lehine döndüğünü ben hatırlıyorum. Hatta “Ahmak davası” olarak siyasi literatüre geçen davanın ertesinde de en çok dikkatimi çeken şey buydu. Ziya Gökalp’in bir şiirinden bir kıta okuduğu için cezaevine atılan Erdoğan hâlâ o günleri hatırlayanların en önemli kahramanı.
İşte burada sürekli olarak ondan bahsetmek, her hareketinden malzeme çıkartmaya çalışmak zaman içinde rakibinizi yıpratır mı yoksa büyütür mü sorusu akıllara geliyor.
Bunun hesabını yapmazsanız, her gün aynı kişi üzerinden muhalefeti birleştirecek şekilde hücum ederseniz yenebileceğiniz bir adayı kendinizin seçtiği hissine engel olamazsınız
Zaman içinde birçok siyasi fanatik oluştu buna itirazım yok, ama daha önemlisi bu siyasi fanatikleri yönlendirenlerin siyasi fanatikleri de kullanma risklerini görmezden gelmemek lazım. Şu aşamada bu gidişat iktidar için riskli gibi görünse de eğer biraz hafızamızı yoklarsak buradan da çok zorlanmadan çıkabileceklerini görürüz.
Dahası bu durum karşısında CHP içinde bile enteresan bölünmeler yaşıyoruz. Özellikle tavrını çok ne şekilde koymuş ve bu sürece zarar vermeyeceğini net şekilde dile getirmiş olan Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu’nun dahi eleştirmediği bir isim iken, bir çok başka isim tarafından eleştiriliyor. Demek ki o kişilerin Mansur Yavaş’ın ve Mansur Yavaş’ı desteleyecek olan diğer partilerin desteğine ihtiyacı yok. Ya da onlar parti yetkililerinin ve hatta Sayın İmamoğlu’nun dahi göremediklerini görüyorlar
Mesela Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan, Mansur Yavaş’ı etiketleyerek şöyle bir sosyal medya paylaşımı yapıyor, “23 Mart pazar, yani haftaya bu gün. Karar doğru veya değil. Ama CHP Cumhurbaşkanı adaylığı için önseçim yapacak.(Keşke çok adaylı olsaydı) Sorum şu CHP üyesi Sn @mansuryavas06 sandığa gidecek mi”
Sanırım bunu Mansur Yavaş’a bir telefon ederek de sorabilirdi kendisi ama nedense sosyal medyadan paylaşmayı tercih etmiş. Bu şekilde bir mecburiyet durumu oluşturmaya çalışılıyor olabilir. Ancak emin olun iktidar tarafının baskıları ne kadar burada Ekrem İmamoğlu’nun işine yarayabilir görünse de, kendi partisi içinden bu şekilde gerçekleşecek zorlamalar da o kadar zarar verir görünüyor.
CHP’nin Adayı
Columbia, Filistin ve Edward Said
Eğitim, sağlık gençlik?
Anketlerde kararsız yükseliş
İnsanlık geri mi gidiyor
Ukrayna İbreti
Orta Doğu okumaları
MESUT ÖZİL: “Türk siyasetçi”
Yaşlanıyor muşuz
Trump'ın Gazze planı biliniyor









