Yolsuzluğun kurumsallaşması
Gündem su gibi akıp geçiyor. Çoğu kere önemli meseleler haber tüketim endüstrisinin parçası haline geliyor.
Bunlardan biri devlete ve millete zararla geri dönen, faturasını bütün milletin ödediği Telekom özelleştirmesi ve sonucudur.
Telekom''un özelleştirilmesi sırasında dönemin iktidarının bir parçası olan MHP''de bir bakan hem partisini ve hem de işini kayıp etti.
Hatırlayın Prof. Dr. Enis Öksüz Hoca''yı. Telekom''un millî bir kurum olduğunu, özelleştirilmemesini ve hele yabancıya hiç verilmemesini yüksek sesle dile getirmişti.
N''oldu?
Bahçeli milliyetçiliği, hocayı anında kapının önüne koydu. Ne de olsa sert adamların katı kuralları var, ama sorsanız bir numaralı demokrat onlardır.
Geçtiğimiz günlerde İYİ Parti lideri Akşener konuyu bütün açıklığı ile kamuoyuna aktardı. Tabii gündem hızla değiştiği için konu arka sayfada kaldı. Hâlbuki güncelliğini epey daha koruması lazım. Aynı şekilde yolsuzluklar ve milletin borçlandırılması da öyle. Yine Akşener güncelleyerek aktardı. "Beş şirket, siyaset sigortası" yaptırmış.
Ne demek bu?
Şu demek: Hazine garantili projeleri alan şirketler, iktidar değiştiğinde uzun süreli gelirleri ellerinden alıp, "kamulaştırılmasın diye", uluslararası şirketlere sigortalatılmış. Bu durum, "Yolsuzluğun sigortalanması" olarak adlandırılıyor.
Akşener: "Yani iktidar gittiğinde ve usulsüzlükleri ortaya çıktığında yeni hükümet kamulaştırmaya başvurmasın diye bu yolu seçmişler" diyor.
Mevcut iktidar, sadece ekonomiyi kötü yöneterek ülkeye ve halka zarar vermiyor, aynı zamanda yolsuzlukları kurumsallaştırmakla suçlanıyor.
Tarihin her döneminde hükümetlerle yolsuzluklar arasında bir ilişki kurulmuştur. Lakin yolsuzluğun bizzat yönetim tarzı haline getirildiği ne bir ülke ne de bir hükümet vardır. İşte Türkiye''nin en önemli açmazlarından biri bu.
Akşener bu yolsuzluğun boyutunu Telekom üzerinden çok net bir biçimde veriyor:
"Türk Telekom''un %55''ini ailece muhabbet kurdukları Hariri''ye ''Özelleştirme yapıyoruz'' tezahüratları eşliğinde 6,5 milyar dolara sattılar. Hariri, Türk bankalarından kredi kullandı, gıklarını çıkarmadılar. Söz verdiği hiçbir yatırımı yapmadı. Telekom''un kârını cebe indirdi. Kimse sen ne yapıyorsun demedi… Cumhuriyet tarihinin en büyük soygununa bilerek ve isteyerek göz yumdular. Soygun bitmedi. 2006''da ücretsiz olarak devlete geçecek hisseleri Varlık Fonu''na 1,6 milyar dolara çaktılar."
Ortada ne Hariri var ne de ailesi.
Türkiye soyuldu ve parasını hepimiz ödeyeceğiz.
Durum bu.
Tabii bunlar bilebildiklerimiz. Görününler. Bir de bilemediklerimiz ve fakat devletin hafızasında kayıtlı olanlar var.
"Müslümanım, dindarım, Allah yolunun yolcusuyum" diyen iktidar destekçileri, bu manzarayı bildikleri halde gıkını çıkarmıyor. Tam tersine muhalefeti dillerine dolayıp, suçlamaya devam ediyor. Yolsuzluk sürsün diye ellerinden geleni ardına koymuyor.
İktidar medyasının varlık sebebi, zaten bu ve benzer siyasi kirliliğin üstünü örtmektir. Görevlerini hakkıyla yapıyorlar. Öyle ki iktidarın bütün günahlarını topluma sevap diye anlatarak, siyaseten tarihin en büyük bataklığının ömrünü uzatıyorlar. Buna rağmen, iktidar yönetememe beceriksizliği yüzünden kendi geleceğini karartmaya devam ediyor. Ekonomide bilimden uzak, saçma sapan nedensiz, dayanaksız görüşler sebebiyle ülkemiz zor günler yaşıyor ama devlete sızarak, bütün çeperlerine dolanan kirli siyaset de çöküyor.